Ve Çeliğe Su Verildi

Kitap Yorum
Ve Çeliğe Su Verildi

“Ben ömrümü, bütün gücümü dünyada en mükemmel şeye, insanlığın özgürlüğe kavuşması için mücadeleye adayarak yaşadım.” diyen Ostrovski’nin büyük ölçüde kendi hayatını anlattığı bir roman Ve Çeliğe Su Verildi (Diğer adıyla Çelik Böyle Sertleşti).

Henüz yirmili yaşlarda geçirdiği bir hastalık sonucu kollarıyla bacakları felç olan ve gözlerini kaybeden Ostrovski sakatlığından sonra, yaşama tutunmak ve hayata bir şeyler katabilmek adına yazmaya başlar.

Roman kahramanımız Pavel Korçagin’de aynı yaşlarda aynı hastalığa yakalanır, felçli ve kör olarak yaşamına devam eder. Acılara ve çaresizliğe katlanamadığı, kendini işe yaramaz olarak gördüğü bir dönemde,  intihar etmeye karar verir;

“Artık mücadele edemeyecekse, tek yaşama sebebi de ortadan kalkacaksa artık, yaşamak neye yarar? Nasıl doğrulanır böyle bir hayat ve nasıl doldurulur umutsuzlukla? Sadece soluyup yemeğe… sürünmeye boyun eğmek? Ve yoldaşlarının sonsuz bir mücadeleyle kuracakları şeyi güçsüz bir tanık olarak seyredip kalmak? Yaratıcıların sırtında bir yük olarak? Bir de bu yüreği susturmak, bu hain vücudu bir kurşunla devirmek var… Bir patlama … sonra sessizlik… Nasıl becerdinse namusunla yaşamayı, öylece ölmesini bil! Can çekişmeden gitmek isteyen bir savaşçıyı kim suçlayabilir ki!” (s:264-265)

Ancak silahını eline aldığı anda kendinden utanır, davasına ihanet olarak görür bu hareketi ve bu yaşama sımsıkı tutunmaya karar verir;

“Kötü hikayelere layık bir kahramanlık olur bu, yumurcak! Böyle aptalca kendi kendini ortadan kaldırmak her an herkesin elinden gelir. En kolay yoldur çünkü. Yani en alçakça yol!.. Yaşamak güç mü geliyor? Uçur gitsin beynini! Hadi oradan korkak! Hayat denen bu orospuyu yenmek için ne yaptın? Ne yaptın kırmak için bu demirden çemberi? Bir gün içinde Novogrod Volinks’te tam on yedi kere hücuma geçtiğini ve her şeye rağmen kaleyi zapt ettiğinizi ne çabuk unuttun! Sakla o silahı çabuk, sakla ki görmesinler… Ve kimseye söyleme bu zayıflığını! Hayat dayanılmaz hale gelince de yaşamasını bileceksin. Gene de arayacaksın yararlı olmanın yolunu…” (s:264-265)

Ve yaşamaya devam eder Pavel, tüm engellerine rağmen yazarak, hayata kafa tutarak son ana kadar umutla yaşamaya devam ederken intiharı düşündüğü gün kendine sorduğu soruya verdiği yanıt, bir nevi iç dünyasında ki huzurun göstergesidir.

“Hayat denen orospuyu yenmek için ne yaptın? Ne yaptın kırmak için bu demirden çemberi… Ve hüzünle cevap kendi kendine: Bu sefer her şeyi yaptım”

Özetle; iç savaş sırasında devrim için yapılan mücadelelerin, savaşların, herşeyini insanlara adamış genç bir adamın romanı Ve Çeliğe Su Verildi… Okunmalı!... 

Kitaptan bir alıntı

Önce dipçik darbeleriyle avluya getirdiler, sonra da kılıç çekmiş iki jandarma duvarının arasından geçirerek dörderlik gruplar halinde darağacının bulunduğu yere sürüklediler. İri kalaslardan kurulmuş yüksek bir darağacıydı bu. Gözlerimizi ayırmaksızın bakıyorduk. Hani şu... Sırası geldiğinde mahkumun ayağı altından çekilen bir darağacı... Ve etrafta durmadan dalgalanan bir insan denizi... Biz onlara, onlar bize bakmakta... Herkesin bir yakını var, herkes birbirini tanıyor...

Biraz ilerdeki peronun üzerinde koltuklara yan gelip kurulmuş subaylar şliyahta'sı... Bir bolşevik Nasıl ölür görmeğe gelmişler... Tatlı yumuşak bir kar örtüsü ayaklarımızın altında. İhtiyar insanların başı gibi bembeyaz kesilmiş orman, göz alabildiğine uzanıyor. Ağaçları pamukla örtmüşler sanki... Üstümüz adeta çıplak, ama duymuyoruz soğuğu. Stepanof'un ayaklarında pabuç bile yok. Bekliyoruz...

Valyay'la idama mahkum iki yoldaşı hapishaneden çıkarıyorlar nihayet. Yoldaşları destek olmuş kıza. Manto falan yok üstünde, sadece bir gömlek var o kadar. Dimdik yürümeğe çalışıyor zavallı. Stepanof'un sözlerini hatırlıyor herhalde:

"Mertçe ölmek gerekiyor yoldaşlar!.."

Şvarkovski'yi sinirlendirdi bu hal, uzaklaştırdı kıza destek olan yoldaşlarını. Valya birşeyler dedi ona ve bir atlı jandarma kızın yüzüne indirdi kırbacını... Yırtıcı bir kadın çığlığı yükseldi kalabalıktan. Kendini oradan Oray'a savurarak barajı aşmak isteyen bir kadındı bu. Annesiydi herhalde... Ve darağacının yanına gelince, Varşova marşını okumağa koyuldu Valya. Ben böyle bir ses daha işitmedim ömrümde. Ancak ölüme adanmış ve bunu bilen birisi söyleyebilir bu türküyü bunca tutkuyla... Yoldaşları da başladılar söylemeğe ardından. Kuduz köpekler gibi saldırdı jandarmalar üzerine, kırbaçlamağa koyuldular ama kar etmedi. Dayağı hissetmiyor gibiydiler! Ve bir an geldi devrilip kaldılar darbelerin altında. Darağacına birer çuval gibi sürüklediler onları, soluk soluğa okudular kararı ve soluk soluğa geçirdiler yağlı ilmiği boyunlarına.

Sayfa:148

Buket Özsanat
13 Mart 2016 Pazar
2174 Görüntülenme

Facebook Yorumları

Site İçi Arama
Anket Tümü
Kitap okumanıza en çok engel olan şey nedir?