
Satrançta dünya ÅŸampiyonu olan, tamamen asosyal, insanlara yüksekten bakan, satranç ve paradan baÅŸka hiçbir ÅŸey düÅŸünmeyen Czentovic ile Naziler tarafından tutuklanan ve sorgulanmak için toplama kampları yerine, bir kapı, bir yatak, bir koltuk, bir leÄŸen ve duvara bakan parmaklıklı pencereden baÅŸka hiçbir ÅŸeyi olmayan bir otel odasına götürülen,psikolojik iÅŸkence ve hiçlikle mücadele eden Dr. B.’nin öyküsü satranç…
“Bize hiçbir ÅŸey yapmadılar, bizi tümüyle hiçliÄŸin içine yerleÅŸtirdiler, çünkü bilindiÄŸi gibi yeryüzünde hiçbir ÅŸey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz” (s:41) diyen Dr. B. oyalanacak, zaman geçirebilecek tek bir ÅŸeyin bile olmadığı odada aylarca zihnini ayakta tutabilmek için mücadele verir. HiçliÄŸinin, yok olmuÅŸluÄŸunun son noktasındayken, tesadüfen ele geçirdiÄŸi bir satranç albümüyle düÅŸüncelerine tutunur. Hastalıklı bir ÅŸekilde zihninde yarattığı satranç tahtasıyla siyah olan ben’i, beyaz olan ben ile çarpıştırarak, öfkesini, hıncını ikiye böldüÄŸü benliÄŸinden çıkararak geçirir günlerini, kendi tanımıyla “satranç zehirlenmesi” yaÅŸayana dek…
Dün gece biten kitabı, sabah ikinci kez okudum, Dr. B.nin dış dünyadan tamamen soyutlanarak hiçliÄŸi ile baÅŸ baÅŸa kaldığı bölümü dört-beÅŸ kez okuduÄŸumu söyleyebilirim. Öykü tarzını çok benimseyemesem de okuduÄŸum en iyi uzun öyküydü diyebilirim Satranç için.
Kitap beni anılarıma da götürdü dün gece. Satranç ilkokul çağında, ilkokul öÄŸretmenim sayesinde tanıştığım bir oyundu. Oynayacak kimseyi bulamadığım zamanlarda, babamın elleriyle yaptığı satranç tahtası üzerinde bir siyah, bir beyaz olmaya çalışıp ama hep beyazın yenmesini saÄŸladığım zamanları gülümseyerek hatırladım, Dr. B.’nin kendi kendiyle olan mücadelelerini anlatan satırlarda. İlkokul bittikten sonra kendi kendine oynamanın mantıksızlığı ve sıkıntısıyla kaldırdığım satranç tahtasını dün gece 30 yıldır saklandığı yerden çıkarttım. Uzun uzun seyrettim… İlkokul öÄŸretmenimin hayatımdaki yeri benim için özeldir. OkuduÄŸum okula folklor, satranç gibi faaliyetler onun sayesinde geldi. Ders aralarında koridorlarda boÅŸ boÅŸ dolaÅŸmak ya da öÄŸretmenler odasında oturmak yerine öÄŸrencilere mandolin çalan, isteyenlerle satranç oynayan, öÄŸrencileri eÄŸitici, eÄŸlendirici faaliyetler bulan, çocuklarının geliÅŸimi için uÄŸraÅŸan gerçek bir eÄŸitimciydi. Okul bittikten sonra uzun süre görüÅŸtük ancak geçen yılların içinde herkes kaybetti birbirini. Dün gece anılar öylesine yoÄŸun yüklendiler ki üstüme arayıp bulma isteÄŸiyle doldu taÅŸtı içim. Uzun süre araÅŸtırdım internette ve facebook profiline ulaÅŸtım. KeÅŸke daha önce aklıma gelseydi araÅŸtırmak, keÅŸke diyorum çünkü 2 yıl önce vefat etmiÅŸ öÄŸretmenim. İçimde piÅŸmanlık, buruk bir acı, tekrar konuÅŸamayacak, göremeyecek olmanın hüznüyle baktım fotoÄŸraflarına… Aynı sevecen gülüÅŸ, aynı insani bakış karşıladı beni. Yıllar gözlerinden taşıp gelen sevgiyi, güzelliÄŸi hiç deÄŸiÅŸtirmemiÅŸ…
Stefan Zweig’in Satranç’ı anılarımı, hayatımda ki kayıpları yeniden yaÅŸattı bana.
Babamın hatırasını taşıyan satranç tahtama sarıldım babama sarılır gibi, öÄŸretmenimle olan tek fotoÄŸrafa sarıldım, çocukluÄŸuma sarılır gibi…
Kitaptan Alıntılar
- Bize hiçbir ÅŸey yapmadılar, bizi tümüyle hiçliÄŸin içine yerleÅŸtirdiler, çünkü bilindiÄŸi gibi yeryüzünde hiçbir ÅŸey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz. Sayfa:41 (Dr. B.)
- SuskunluÄŸun siyah okyanusundaki cam fanuslu bir dalgıç gibi yaşıyordu insan, kendisini dış dünyaya baÄŸlayan halatın kopmuÅŸ olduÄŸunu ve o sessiz derinlikten hiç bir zaman yukarı çekilmeyeceÄŸini ayrımsayan bir dalgıç gibi hatta. Yapacak, duyacak, görecek hiçbir ÅŸey yoktu, her yerde ve sürekli hiçlikle çevriliydi insan, boyuttan ve zamandan tümüyle yoksun boÅŸlukla.Bir aÅŸağı bir yukarı yürürdü insan, düÅŸünceleri de onunla birlikte bir aÅŸağı bir yukarı, bir aÅŸağı bir yukarı yürüyüp dururdu. Ama ne kadar soyut görünürlerse görünsünler, düÅŸünceler de bir dayanak noktasına gereksinim duyarlar, yoksa kendi çevrelerinde anlamsızca dönmeye baÅŸlarlar; onlar da hiçliÄŸe katlanamaz. İnsan sabahtan akÅŸama kadar bir ÅŸey olmasını bekler ve hiçbir ÅŸey olmaz. Bekleyip durur insan. Hiçbir ÅŸey olmaz. İnsan bekler, bekler, bekler, ÅŸakakları zonklayana dek düÅŸünür, düÅŸünür, düÅŸünür. Hiçbir ÅŸey olmaz. İnsan yalnız kalır. Yalnız. Yalnız. Sayfa:41 (Dr. B.)
Buket Özsanat