Dostlarla Mektuplaşmalar

Kitap Yorum
Dostlarla Mektuplaşmalar

Dostlarla Mektuplaşmalar, Stefan Zweig’in, Rainer Maria Rilke, Arthur Schnitzler, Hermann Bahr, Maksim Gorki, Sigmund Freud ve Hermann Hesse ile 1904-1939 yılları arasındaki karşılıklı mektuplarından oluşuyor.

384 sayfada toplanan bu mektuplar, bir yandan Stefan Zweig’in düşüncelerini, duygularını, tepkilerini, karamsarlıklarını, umut ve umutsuzluklarını okuyucuyla buluştururken, diğer yandan dönemsel sorunlara, edebiyatçıların ve sanat dünyasının yaklaşımlarına da tanıklık ediyor. Aynı zamanda savaş karşıtı kişiliğiyle tanınan Stefan Zweig’in, savaşa, barışa, insani duygulara karşı yaklaşımlarını kendi cümleleriyle okuyup, onu daha yakından tanıma fırsatı da sunuyor.  

“Bir insanın göğsüne silah dayamadığım, insan yok etmeden faydalı olabildiğim sürece mutlu hissediyorum. (...) En büyük idealim sayılan Avrupa toplumlarının kardeşliği düşümün yok olduğunu görerek çok hüzünleniyorum, sonsuz bir ümitsizliğe kapılıyorum. Evlerinde kendimi bir çocuk gibi hissetmiş olduğum insanlardaki – Verhaeren- değişikliği görerek şimdi nasıl düş kırıklıkları yaşadığımı gözünüzün önüne getirebilirsiniz. Almanya’da sevdiğim bazı insanların inanılmaz kinciliğini görünce irkiliyorum. Karşılıklı sevgiyle aynı dünyaya bağlanmış olduğumuz insanların da şimdi birbirleriyle öfkeli çatışmalarına tanık oluyor, nefretle dolu olanların tümünü lanetleyecek büyük bir gücün eksikliğini duyuyorum.”
(Hermann Bahr’a yazdığı 25.12.1914 tarihli mektuptan)

Sadece bir Zweig anlatısı değil bu kitap, karşılıklı mektupların yer almasıyla, Rilke, Schnitzler, Bahr, Gorki, Freud ve Hesse’nin dünyasına da küçük bir kapı açıyor. Bir mektubunda “Bu dünyada çok güzel mutluluklar var… Onlardan biri de size rastlamış olmam!” diyen Gorki’nin, Stendhal ve Tolstoy hakkındaki düşüncelerinin yanı sıra, “Eserlerinizde kullandığınız dille siz, başkasının başaramayacağı mükemmellikte şeyler yaratmasını biliyorsunuz.” diyen Freud’un Dostoyevski’nin rahatsızlığıyla ilgili görüşlerine kadar birçok konuyu içinde barındırıyor.

Karşılıklı mektuplaşmalarda birçok kitap ya da öykü ismi de bulunuyor. Bunların birçoğuna Türkçe kaynaklardan ulaşamamak üzücü. Mektuplarda en çok ilgi çeken kişi herkesin büyük bir saygıyla bahsettiği Romain Rolland. Maalesef onunla ilgili de çok fazla bilgiye ulaşmak mümkün olmadı.

Keyifle ve merakla okunmasının yanı sıra kitaplığıma Rolland ve Schnitzler’e ait iki kitap daha kazandıran “Dostlarla Mektuplaşmalar”, Stefan Zweig’i daha yakından tanımak isteyenler için mükemmel bir kaynak.

"Dostlarla Mektuplaşmalar"'ı okuduktan sonra, benim için yeni haftanın kitabı, uzun zamandır kitaplığımda bekleyen Stefan Zweig'ın İnsanlar, Kentler, Kitaplar üzerine denemelerinden bir seçki sunan "Buluşmalar"ı olacak.  

Keyifli okumalarımız olsun...

Dostlarla Mektuplaşmalar Stefan Zweig

Kitaptan Alıntılar

Sabırlı ve sabırsız yaşayıp duruyorum, yuvarlanıyorum, zamanın yüzeyinden sanki uzaklaşıyorum. 


Zaman sanki ötelerde, benden çok uzaklarda, onun üzerimdeki baskısından kelimelerle uzaklaşmıştım 


Çoğu insan nedense gerçek karşısında gözlerini kapatır, bir yalana inandırır kendini, cinsel arzularını "gerçek aşk" diye satar, hatta sanatta çıplaklığı kabullenmez. Yanlış bir utangaçlık duygusuyla bütün bunların ahlaki olmadığına inanır 


Günümüzde en önemli şey gerçekçi kalmak, Pazaryeri çığırtkanlarının söyledikleri karşısında ürküp sinmemektir. 


İnsan kimi zaman kelimeler ve sohbetlerden nefret eder. Onların ne derece yetersiz ve boş olduklarını bilir.


Her insan bildiği yolda yürümelidir ve önemli olan da budur! Olga Schnitzler 


Belki de bir kitabın en güzel yanlarından biri, okurun onu edilgen değil, duygularının gizem dolu kaynaşmasıyla ele alması, eserdeki kahramanları yeni yeni kalıplara sokmasıdır. 


İnsanın başkalarından hesap sormasının her zaman pek yararı olmaz, fakat kendi kendinden hesap sorması hep yararlıdır. Sadece sözlerde kalan kanı, içi boş bir karton gibi rüzgarla oradan oraya savrulur durur. 


Her tarafı sümüklü, yapış yapış bir kırkayağı andıran insanlığın yakın gelecekte düzeleceğine inanmak istiyorum. Fakat ona sürekli “ilerlediğin o gizemli yolun sonunda mutluluğa kavuşacaksın” diyerek hiçbir şey elde edilemez. Belki de insanlık bir dairenin üzerinde düşe kalka yürümeye devam edecek. Çılgınca düşünceler, kuruntular varoluşun gizemli bir karışımıdır. Bizler sözlerden, dinlerden, felsefeden kendimize gizem dolu bir karışım hazırlarken, insanlığın da aynı şeye gereksinimi vardır. Bence bu karışım, içinde her şey olan bir fakir çorbasıdır… her birimiz içine bir tutam tuz atıyor ya da biraz baharat. Biz yazarlar da, arkalarında çok gizem dolu, ne olduğunu bilmedikleri, fakat günün birinde belki keşfedecekleri bir şeyin saklı olduğunu sanan insanların bu inançlarını destekleyip güçlendiriyoruz. Böylece de (Bu belkiyle) bizler onları (dün olduğu gibi bugün ve yarın da) çılgınca düşüncelerin, kuruntuların –her defasında bir başkasının, gerçekteyse hep aynısının- içine çekiyoruz.

Değişik ve çılgınca düşünceler bana kalırsa düşünür kabul edeceğimiz kişiler tarafından hep yeniden keşfedilmek zorundadır. İnsan yığınları inanmalıdır, bizler ise perde arkasında duran yüce rahip örneği biraz karamsar olmak zorundayız. Ancak bu karamsarlık bizim gizemimiz, bizim büyümüz ve bizim gücümüz olarak kalmalı. Ümitlerimin pek yakında gerçekleşeceğine inanmadığımı da kimseye söylemeyeceğim. İnsanlar Üçüncü Reich’a, hemen yarın gelecekse inanabilir. Askerler de on kilometre sonra zafer ve fetih, ardından barış geleceğine inandıkları sürece başarıyla savaşırlar. Mareşaller de gerçeği bilmelerine karşın askerleri ateşlemek, yenme istemlerini kamçılamak için böyle davranırlar. Bizler de yenme istemimizi nerede ve nasıl olursa olsun yitirmemeliyiz. Belki ben de bu nedenle böyle yapıyor, çabalıyorum; kötümserliğimin üzerini iyimserliğimle örtüyorum. 


Genç kalmaya çalışın! Altmıştan sonrası kötü! Hermann Bahr  


İnsan özgürleştikçe ve yarattıklarıyla yüceleştikçe daha çok yalnızlaşır.  Maksim Gorki 


Evet, ülkede yaşam gittikçe zorlaşıyor. Bu trajediyi seyretmekse onu yaşamaktan çok daha güç. Uzun yıllar düşün dünyasında yer almış, onunla yaşamış, ruhları onunla çiçek açmış insanların şimdi günlük ekmek kavgasının içinde yok olmaları hüzün dolu bir tiyatro oyunu.

Herkes merak ve heyecanla “güçlü bir el”in ortaya çıkmasını bekliyor. Ayırımcılığın ve bencilliğin kendini daha sık göstermeye başlaması da insanların her geçen gün ortak bir düşünceden nasıl uzaklaşmakta olduğunun kanıtı.

Ren Nehri’nin öteki yakasındakilerse iğrenç ve çılgınca bir sevinç içindeler. Manş Denizi’nin karşı kıyısındakiler de umursamaz bir beklentiyle komşudaki can çekişmeyi seyrediyor. Ve bütün bunlara insancıllık ve Hıristiyan kültürü adı veriyorlar…  

Maksim Gorki


İnsanın yaratıcılığı aklından çok kişiliği ile bağlantılıdır. Sigmunt Freud 


İçinde yaşadığımız bu ruhsuz dönemin aydın otoritelere gereksinimi var. Bizi aydınlatacak, bizleri yönlendirecek o kadar az insan kaldı ki! 


Kimi mutlu anlara karşın yaşama dayanmak bugünlerde pek kolay değil. Hermann Hesse 


Günümüzde insanlar öylesine şeytanca gönül eğlendiriyorlar ve yaşamlarından o kadar memnunlar ki, sanki yepyeni ve büyük bir dönem başlamış! Hermann Hesse 


Bir zamanlar eşim, Salzburg’daki o güzel evimizin cephesine, güneş saatinin altına şu şiirimi yardırmama engel olmuştu:

Güneş çok kısa mola verir,

Onu kendine örnek al, sevgili misafir

Eşime göre bu nezaketsizlikti. Fakat beni birçok sıkıcı sohbetten kurtaracaktı…


En üzücü şey de geleceğinden emin olmayanlarla, her şeyden ümidini yitirmişlerle bir aradayken ve onlarla görüşürken insanın kendine hakim olmaya, güçsüz düşmemeye çaba göstermek zorunda kalması… Ve her şeyin daha başındayız, bunlar dev bir su baskınının bizi vurup deviren ilk dalgaları. Siz belki sakin, her şeyden uzak o tepedesiniz, fakat ikimiz de biliyoruz ki, başkalarının dertleri en küçük anahtar deliğinden bile geçip kişiye ulaşır!

Buket Özsanat
9 Temmuz 2016 Cumartesi
2046 Görüntülenme

Facebook Yorumları

Site İçi Arama
Anket Tümü
Kitap okumanıza en çok engel olan şey nedir?