“O, çağımızın son divası, kusursuzluğun bir simgesiydi…” Michel Parouty
10 Ekim 1928 yılında Polonezköy’de başlayan ve 10 Mayıs 2008 yılında Milano’da son bulan hırslı, tutkulu, azimli ve inançlı bir yaşamöyküsü Tutkunun Romanı Leyla Gencer.
Zeynep Oral’ın İstanbul – Milano arasında 4 yıl boyunca gidip gelmeleri sonucunda ortaya çıkan kitap ilk kez Türkiye İş Bankası yayınları tarafından 1992 yılında basılmış. Zeynep Oral kitap ilk çıktığında kendisine en çok sorulan sorunun “Nereden aklınıza geldi Leyla Gencer’i yazmak? Nereden, nasıl, neden?” olduğunu söylüyor. Bu sorulara çok şaşırdığını belirtirken asıl sorulması gereken soruyu soruyor; “Nasıl olur da o güne dek Türkiye’de hiç kimse Leyla Gencer’i yazmayı düşünmemişti?”
Zeynep Oral bu soruyu sormakta haklı. Çünkü Türkiye’de değeri 1990 sonrası anlaşılmaya başlansa da, batı ülkelerinin "La Diva Turca"sıydı o. Norma’nın, Macbeth’in, Elizabeth’in, Tosca’nın, Madam Butterfly’ın, Aida’nın gönülleri fetheden sopranosuydu. İstanbul Belediye Konservatuarına ilk girdiği andan itibaren Scala’da söylemeyi aklına koyan ve ya orada söylerim ya da ölürüm diyen, hayallerinin peşini hiç bırakmayan ama hayallerine giden yolda düşüncelerinden ve kararlarından asla ödün vermeyen Prima Donnasıydı.
“Bir inanç, bir duygu, bir düşünce uğruna tüm köprüleri yıkmak, yakmak… Sönmüş volkanları yeniden harekete geçirmek… Hiç ama hiç ödün vermeden… hiç ama hiç eğilmeden… hiç ama hiç uzlaşmaya yanaşmadan… sonuna dek o inancı, o duyguyu, o düşünceyi gerçekleştirmek… O inancı, o duyguyu, o düşünceyi sonuna dek yaşayabilmek için dünyaya meydan okumak… Dünyaya meydan okuma cesaretini ve hakkını kendinde görebilmek…”
Bir uçurumun kıyısında başlayan Tutkunun Romanı, yaşam boyu uçurumların kıyısında dolaşan, sesini yitirmekten ve başarısız olmaktan ölesiye korkan, hedeflerine ulaşabilmek için mücadele eden ve heyecanını bir gün olsun yitirmeyen Leyla Gencer’in tutkulu yaşamöyküsüne yelken açıyor.
Zeynep Oral’ın fotoğraflar, mektuplar, gazete haberleri, makaleler, söyleşilerle bezediği roman tadındaki kitabı Diva’nın tutkusunu yaşatıyor, okuyucuyu Leyla Gencer ile buluşturuyor, tıpkı vasiyeti üzerine boğazın sularıyla buluşan, bütünleşen külleri gibi…
Buket Özsanat
