Jean-Christophe Grange sevdiğim, keyifle okuduğum bir yazardır ancak ,Şeytan Yemini sonunda bitti, çok şükür bitti dediğim bir kitap oldu benim için.
Hiç bir Jean-Christophe Grange kitabından bu kadar sıkılmamıştım. Işıksızlar, şeytanla yolculuk, Araf... İçim bayıldı.
Doğan kitabın çevirmeye korkacak denli ince kağıt basımı da cabası...
Sanırım kitapla ilgili düşüncelerimi en iyi, kitabın kahramanı Mathieu Durey tanımlıyor;
"Kaçıklarla dolu bir gemide yolculuk ediyordum ve inmemin imkanı yoktu. Kendimi bu deliler arasında yalnız hissediyordum ve fırtınada denize düşmemek için umutsuzca küpeşteye yapışmıştım. "
Tanıtım Metninden;
Birbirinin benzeri cinayetler işlenmektedir. Bu cinayetlerin ortak noktaları, katillerinin öldükten sonra hayata döndürülmüş ve uzun süre komada kalmış insanlar olmasıdır. Öldürülen kişiler de, onların komaya girmesine sebep olan kişilerdir. Bir tür intikam cinayetleridir bunlar. Ancak bu kişiler gerçekten katil midir? Yoksa sadece verilen emirleri uygulayan birer piyon mudurlar? Avrupa'nın birbirinden uzak kentlerinde işlenen bu cinayetler nasıl bu denli benzerlik içermektedir? Yoksa katil tek bir kişi midir? Kendini şeytanın yerine koyan, kendini şeytan sanan biri. Belki de şeytan gerçekten yeryüzüne inmiştir.
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 519