Ece Temelkuran ile Devir

Kitap Yorum
Ece Temelkuran ile Devir

Kitapları seçerken belli bir sıra gütmüyorum. O an karar veriyorum hangi kitabı okuyacağıma. Düşünmeden, üzerinde durmadan elimi uzatıyorum kitaplığımın okunmamışlar bölümüne... Böyle olmasına rağmen iki ayrı dönemin, iki farklı yazardan çocuk gözüyle anlatıldığı kitaplar denk geldi arka arkaya, özellikle seçilmiş gibi...1902 doğumlularda 1914-18 arası çocukların dünyasından anlatılıyordu, Devirde ise 1980 dönemi yine çocukların, Ali ve Ayşe'nin dünyasından anlatılıyor. 

Meclise kelebek sokmaya çalışan, Kuğulu Parktaki kuğuları kurtarmak için uğraşan iki küçük çocuğun, Ali ile Ayşe’nin, tertemiz, sımsıcak, sevgi ve umut yüklü hikayesiydi Devir. Aynı zamanda unutulmaması hep hatırlanması gereken bir devrin hikayesi. Yüzümde buruk bir tebessümle okudum, yaşadım hikayeyi baştan sona dek. Sömürüden uzak, net, yalın bir dilin akıcılığına kaptırdım kendimi satırlarda yaşarken. Ayşe ile Ali içimi ısıtırken, yaşamın gerçekleri yüreğimi acıttı bir kez ve bin kez daha. Son sayfayı çevirdiğimde buruktu içim, devam etsin hiç bitmesin istedim.

Ece Temelkuran anlatımını, kurgularını, konu seçimlerini sevdiğim bir yazar, kitaplarını okurken yaşıyorum onunla birlikte...


Tanıtım Metni

"Ben artık susmak istemiyorum. Çünkü insan belki hiç konuşamaz bir kere susarsa. Kuğu gibi dili dışarıda kalır, ses çıkmaz. Ben artık hep konuşacağım."

Bu bir devir romanı. Herkesin zamanı bir başkasına devrettiği hayatta, Ali ve Ayşe'nin beraber kurdukları gizli bir dünya var içinde. Sadece o iki çocuğun gördüğü ve bir tek dilsiz kuğuların bildiği bir yer. O dünyada bugün yaşadıklarımıza asıl biçimini verenler, yani unuttuğumuzu hatırlamadığımız şeyler var... Ece Temelkuran, yalnızca çocuk gözümüzle bakınca hatırlayacaklarımızı anlatıyor. Dilsiz kuğuların dün söylediklerini yarına devrediyor...


Yayınevi : Can Yayınları 
Sayfa Sayısı : 504


Kitaptan Alıntılar

- Hepimiz, içinde dün, dışında yarın olan pencere camları gibiyiz. Aynı anda dünün ve yarının görüntüleri yansıyor üzerimize. Bugün, saydam; yok gibi. İki görüntünün birbirine karıştığı saydam bir an gibiyiz. Sayfa:171

- Zulüm karşısında halkımın tepkisi: Zalime direnmek değil, zulmü, kendinden de güçsüz olana yöneltmek! Sayfa:27 (Aydın Bakar)

- Biz karşı mıydık Genelkurmay Başkanı’na? Karşıydık galiba. ‘Dittatörlüğü’ onlar mı yapıyordu yoksa Bademlidere’nin faşistleri mi yapıyordu? Hüseyin Abi’ye sormam lazım benim onu. Anneanne bilmiyor öyle şeyleri. Çünkü yolda ben Ayşe’ye demiştim, “Dittatörlüke bakmam lazım benim ansiklopediden,” diye. Anneanne, “Çocuklara göre şeyler değil onlar”, dedi. Kurtuluş’ta çocuklara öyle şeyler öğretmiyorlar. Çünkü orada şokella yeniyor. Kimse Sana yağı yemiyor.  Sayfa:176 (Ali)

- Ali’nin ölmeden öncesi yapılacaklar listesi:

Hayat Ansiklopedisi’nin hepsini okumak.
Dayımın parkasını giyip çok önemli bir şey yapmak.
Hüseyin Abi’ye en büyük tüfeği almak.
Anneme oda dolusu ekmek almak. (Heidi’nin ekmeklerinden), bir de et. (Vikingler’dekilerden)
Kelebekleri Meclis’e sokmak. (Çünkü o zamana Hüseyin Abi de Meclis’e girer.)
Kuğuları kurtarmak. (Hepsini olmayabilir çünkü onlar büyükmüş. Yetişkin bir kuğunun kanat açıklığı üç metredir.)
Sakallarım çıkmadan ölmeyeceğim.

- Ben artık susmak istemiyorum. Çünkü insan belki hiç konuşamaz bir kere susarsa. Kuğu gibi dili hep dışarda kalır, ses çıkmaz. Ben artık hep konuşacağım.

Buket Özsanat
4 Mart 2016 Cuma
1636 Görüntülenme

Facebook Yorumları

Site İçi Arama
Anket Tümü
Kitap okumanıza en çok engel olan şey nedir?