Ekrem Ataer, Yasaklı Sanatın Öyküsü

Kitap Yorum
Ekrem Ataer, Yasaklı Sanatın Öyküsü

Yasaklı Sanatın Öyküsü”, Eylül ayında Librum Kitap etiketiyle raflarda yerini alan taptaze bir kitap. Sanatçı Ekrem Ataer’in kaleme aldığı eser, adı üstünde ülkemizde ve dünyada sanata dair yasakları konu alıyor.

Ekrem Ataer ile hala devam ettiği halk korosu çalışmalarında tanışma şansım oldu. Kitaptaki bazı hikâyeleri kimi zaman çalışmalarında, kimi zaman konserlerinde dinleme şansına nail olduğum için, kitabının çıktığını öğrenince hiç düşünmeden aldım. Gerek kaynaklardan derlediği bilgilerle, gerekse kendi deneyimleri ve yaşanmışlıklarıyla harmanlamış kitabını Ekrem Ataer. Yaradılıştan başlayarak günümüze gelen bir yasaklamalar tarihçesi sunmuş. Bunu yaparken de, belli bir kalıba bağlı kalmadan, tarafsız bir bakış açısıyla yaklaşmış yasaklara ve yasaklamalara. Sağını, solunu, ortasını! ayırmadan  her türlü politik sürecin yasaklarını gözler önüne sermiş. Her daim sansürlere, yasaklamalara uğramış sanatı ve sanatçıyı el verdiği ölçüde bizlere aktarmış. El verdiği ölçüde diyorum, çünkü kitabı okuduktan sonra yasaklamaların bir sınırının, sonunun, herhangi bir mantığının olmadığını, özgürlükten bahsedenlerin bile yasaklamalardan kendilerini alamadığını ve tüm yasaklamaların tek bir kitaba sığdırılamayacağını çok net bir şekilde anladım.

“Yasaklı sanatın tarihi, ucu bucağı olmayan bir deniz gibi. Biz bu kitapta o koca ummandan bir çay kaşığı alabildik ancak. Birçoğu belki kurgu, birçoğunda halkın hayal gücü önde. Ama biliyoruz ki birçoğu da eksik, daha yazılacak o kadar çok olay var ki.”

Kitabının son sözünde bunları söylüyor Ekrem Ataer. Gelecek yeni yasaklara, yeni sınırlamalara gebeyken, geçmişten gelenlerin de katkılarıyla ‘Yasaklar Ansiklopedisi’ bile çıkartılabilir gibi görünüyor. Masa Dergisinin Kasım sayısındaki yazısında kitabından bahseden Ataer, kitabının içeriğinden kısa örnekler de vermiş ve “Yasaklı Sanatın Öyküsü’nde insanlık tarihinin kara ve ayıplı yüzü, sizi aydınlık raflarda bekliyor” diyerek sonlandırmış yazısını. Karanlıklar ve ayıplarla dolu bir dünya tarihinden haberdar olsanız da,  kitabı okuduğunuzda “yok artık”, “bu da mı yasaklanmış” vb cümleler kuracağınıza eminim. Günümüzde rahatça dinleyip, söyleyebildiğimiz öyle şarkılar ve türküler var ki, geçmişte yasaklanmış olabilme ihtimalleri bile aklın alabileceği bir şey değil.

Ekrem Ataer’in kendine has üslubuyla kaleme aldığı “Yasaklı Sanatın Öyküsü” kah güldüren, kah delirten olaylara gebe. Toplu taşıma araçlarında okurken, kendimi gülmemek için zor tuttuğum bölümlerin yanı sıra, yüksek sesle “bu kadarına da pes” dedirtecek ancak yalnız olamadığım için sessizce içimden bağırdığım ya da etkilenip hüzünlendiğim bölümler de mevcut.

Yaradılış hikayeleri, Hitler Almanyası, SSCB, Osmanlı, 12 Eylül vb tarihsel süreçler, yakılan, kırpılan, yasaklanan kitaplar, yıkılan, yontulan, isteğe göre yeniden şekillendirilen heykeller, sansürlerle paramparça edilen filmler, repertuarlardan çıkartılan şarkılar türküler, Cem Karaca’sından tutunda Barış Manço’suna kadar yasaklamalardan nasibini almış sanatçılar, Victor Jara’nın belleklerde iz bırakacak hikayesi, sosyal medyanın bile sansürüne uğrayan resimler, sakıncalı olduğu için şekil değiştiren türküler, şarkı sözlerinden çıkartılan garip mesajlar, dönemsel ya da bölgesel uygulanan, kişiye ya da kuruma özel yasaklar… Öyle bir liste ki bu dur durak bilmeden günümüze kadar geliyor ve ucu bucağı görünmeden uzayıp gidiyor.

Tarihten günümüze gelen yasaklamaların kısa arşivi olarak nitelendireceğim kitap, itinayla hazırlanıp, kaleme alınmış bir araştırmanın ürünü. 

Buket Özsanat
8 Kasım 2017 Çarşamba
2194 Görüntülenme

Facebook Yorumları

Site İçi Arama
Anket Tümü
Kitap okumanıza en çok engel olan şey nedir?