
Acı çekenler ile acı çektirenler aynıdır.
Akıllı olan, sohbet sırasında ne hakkında konuÅŸtuÄŸundan ziyade kiminle konuÅŸtuÄŸunu düÅŸünerek hareket edecektir. Bunu yaptığı takdirde sonradan piÅŸman olacağı hiçbir ÅŸey söylemeyeceÄŸinden emindir.
Yazgı gaddardır, insanlar ise acınası.
Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduÄŸumuz ölüme doÄŸru çeker... Nihai olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doÄŸumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuÅŸtur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiÄŸince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve özenle devam ederiz, tıpkı sonunda patlayacağından emin olsak da, olabildiÄŸince uzun ve büyük bir sabun köpüÄŸü üflememiz gibi.
Aristo’nun dediÄŸi gibi "Mutluluk kendine yetenlerindir." çünkü mutluluÄŸun ve hazzın tüm dış kaynakları, doÄŸaları gereÄŸi son derece güvenilmez, nahoÅŸ ve geçicidirler ve rastlantıya baÄŸlıdırlar.
AÅŸk sadece türün hayatta kalması, soyunu devam ettirmesi ihtiyacıdır.
Bana yapılan haksızlık bana hiçbir ÅŸekilde ona haksızlık yapma hakkını vermez.
Budala kiÅŸi yaÅŸamın hazlarının peÅŸinde koÅŸar ve aldandığını görür. Bilge kiÅŸiyse belâlardan kaçınır. Bunda baÅŸarısız olsa da artık bu budalalığının deÄŸil talihin suçudur. BaÅŸardığında ise aldanmamıştır.
BaÅŸkalarından daha talihli olan kiÅŸi çevresindekiler tarafından kıskanılacaktır. Bu durum o kiÅŸileri tehlikeye sokacaktır. Hatta karşısındaki kiÅŸilerin içinde bu sebeple kötülük yapmaktan zevk alma duygusu dahi doÄŸabilir.
BaÅŸkalarını sayabiliriz, sevebiliriz ya da onlardan nefret edebiliriz. Fakat bir kiÅŸiye karşı böyle duygular beslememizin sebebi, o kiÅŸinin kendisidir, kimyasıdır, bedenidir ve bunun deÄŸiÅŸmesi mümkün deÄŸildir. O kiÅŸi, her ne ise odur.
BaÅŸkalarının fikirlerine aşırı derecede önem vermek, herkeste var olan bir manyaklık.
Beraberinde getirdikleri umutlar ve korkularla akın akın gelen arzulara teslim olduÄŸumuz sürece... Kalıcı mutluluÄŸa ya da huzura hiçbir zaman kavuÅŸamayız.
Bilincimiz ruhun sadece yüzeyi, ki yerkürenin sadece yüzeyini bildiÄŸimiz gibi onun da içini deÄŸil, sadece kabuÄŸunu biliyoruz.
Bir insanın hayata adım atar atmaz kendisini içinde bulacağı maskeli balo hakkında haberdar edilmesi son derece önemlidir. Zira bizim medeni dünyamız ÅŸövalyelerle, askerlerle, eÄŸitimli insanlarla, avukatlarla, rahiplerle, filozoflarla ve bilmediÄŸimiz baÅŸkalarıyla karşılaÅŸtığımız büyük bir maskeli balodan baÅŸka nedir ki? Fakat göründükleri kiÅŸiler deÄŸildirler bunlar; sadece birer maske ve kural olarak da onun arkasında daima servet avcılarıyla karşılaşırsınız. ÖrneÄŸin birisi, maksatlı olarak barodan elde ettiÄŸi ve sadece bir baÅŸkasını daha saÄŸlam ve kesin biçimde hezimete uÄŸratabileceÄŸi hukuk maskesini geçirir yüzüne; bir baÅŸkası aynı niyetle yurtseverlik ve kamu yararı maskesini seçer; bir üçüncüsü ise din veya öÄŸretide arıcılık ilkesini benimser. Kadınlar, nispeten daha önemsiz seçimler yapar. Kural olarak da; ahlak, evcimenlik ve uysallık maskelerinden istifade ederler. Ardından da tıpkı domino taÅŸları gibi kendilerine belirli herhangi bir karakter atfedilemeyecek genel maskeler gelir. Bunlara her yerde rastlanır. İnsanların iddia ettikleri nezaket, duygu paylaÅŸmada içtenlik ve yüze gülen dostluk bu türe dahildir.
Birbirlerini en çok büyüleyenler, birbirlerini en çok tamamlayanlardır.
Bizi rahat bırakan kötülükleri seyretmek bize keyif verir.
Can sıkıntısı, hayatın boşluğu hissinden başka bir şey değildir.
Çiçek yanıt verdi: Seni aptal! Görülmek için mi açtığımı sanıyorsun? Kendi zevkim için açılıyorum, baÅŸkaları için deÄŸil çünkü hoÅŸuma gidiyor. Aldığım zevk var olmaktan ve açmaktan ibaret.
ÇoÄŸu hakikat sadece kimsenin sorunu ele alacak ve üstüne gidecek cesareti bulamamasından dolayı ortaya çıkmıyor.
Çok insan kafaları olmadığı için kafayı bozmuyor.
Delilik acı çekmeyi hatırlamamak için bir yoldur.
Dili bir kelime daha fakir kılmak, bir ulusun düÅŸüncesini bir kavramdan yoksun kılmak demektir.
DoÄŸa, kendisininkiyle karşılaÅŸtırıldığında hiç önemi olmayan, kısa bir süre için bireylerin kalmasına izin verir, sonra da yeni yer açmak için buruÅŸturur, atar onları.
DoÄŸuÅŸtan gelen tek bir yanılgı vardır. O da mutlu olmak için burada olduÄŸumuzu sandığımızdır.
Hayvanlara karşı acımasız olan, iyi bir insan olamaz.
Dünyanın en yoksul insanı, paradan baÅŸka hiçbir ÅŸeyi olmayandır.
En büyük bilgelik ÅŸu andan zevk almayı hayatın en büyük amacı kılmaktır, çünkü tek gerçek budur, baÅŸka her ÅŸey düÅŸünce oyunudur. Ama bunun en büyük budalalığımız olduÄŸunu da söyleyebiliriz, çünkü yalnızca kısa bir süre için var olan ve bir rüya gibi kaybolan içinde bulunduÄŸumuz bu an asla ciddi bir çabaya deÄŸmez.
Evlenmek, haklarını ikiye bölmek ve görevlerini ikiye katlamak demektir.
GeliÅŸimimiz için bir aynaya ihtiyacımız vardır.
GençliÄŸimizde yaÅŸamımız için önem taşıyan ve büyük sonuçlar doÄŸuracak olayların ve kiÅŸilerin karşımıza davul zurnayla çıkacaklarını sanırız: ama yaÅŸlılığımızda geri dönüp baktığımızda, bunların hepsinin de sessizce, arka kapıdan ve adeta dikkati çekmeden içeri süzülmüÅŸ olduklarını görürüz.
Gerçekte vahÅŸi ve korkunç bir hayvandan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir insan. Biz, onu evcilleÅŸtirilmiÅŸ ve dizginlenmiÅŸ haliyle tanıyoruz ki uygarlık dediÄŸimiz ÅŸey de budur. Bu yüzden de arada bir gerçek tabiatı ortaya çıkarsa dehÅŸete kapılıyoruz.
Hayatın ilk elli yılı metin, geri kalanı yorumdur.
Ahlakın yegane garantisi evrensel merhamettir.
Her aptal çocuk bir böceÄŸi ezebilir. Ama dünyanın bütün profesörleri bir böcek yaratamaz.
Her ışık bir gün tükenir. Kavrayış da bir ışıktır. Öyle ise o da tükenebilir.
Herkes kendinde eksik olanı sever.
HerÅŸeyden evvel hiçbir insan mutlu deÄŸildir; bütün hayatı boyunca hayali bir mutluluk peÅŸinde koÅŸup durur, onu nadiren ele geçirir ve ele geçirse bile, geçirmesiyle birlikte bir yanılsamadan, bir düÅŸ kırıklığından baÅŸka bir ÅŸey kalmayacaktır geride; ve kural olarak sonunda bütün umutları suya düÅŸecek ve limana bir enkaz halinde girecektir.
Hiç kimse ne ise o olarak kabul edilmez, baÅŸkaları onu ne yaptıysa o öyle bilinir, öyle kabul edilir.
HiçliÄŸin o keyifli dinginliÄŸini yok yere bozan bir olay diye niteleyebiliriz hayatımızı.
İç dünyası zengin olan bir kiÅŸi yazgıdan çok ÅŸey beklemez.
İki ayaklı hayvanların sıradan sohbetleri kadar kısır ve sıkıcı bir sohbeti sürdürmektense hiç konuÅŸmamak daha iyi.
İnsanın bu dünyada yalnızlık ya da bayağılıktan birisini seçmekten baÅŸka ÅŸansı yoktur.
İnsanın hayatı, yenileceÄŸinden hiç ÅŸüphe etmeksizin, var olmaya çalışmak için harcanmış bir çabadır.
İnsanın kırk yaşına kadar geçen yılları bir kitaptır, geri kalan yılları da o kitabın eleÅŸtirmesidir.
İnsanlar tutumlarını ve davranışlarını çıkarları deÄŸiÅŸtiÄŸi oranda hızla deÄŸiÅŸtirirler.
İnsanları tanıdığımdan beri hayvanları severim.
İnsanların çoÄŸu hayatlarının sonunda geriye dönüp baktıklarında molalarda yaÅŸadıklarını görürler. Takdir etmeden ve zevk almadan geçip giden ÅŸeyin aslında hayatları olduÄŸunu gördüklerinde ÅŸaşırırlar.
Kendi tecrübenin avantajı büsbütün kesinliÄŸe sahip olmandır.
Kısa süre sonra kurtların bedenimi yiyeceÄŸi düÅŸüncesine dayanabiliyorum, ama felsefe profesörlerinin benim felsefemi kemirdikleri düÅŸüncesi ürpermeme neden oluyor.
Kötü insanların içlerindeki kötülük, bir yılanın zehirli diÅŸlerinin ve zehir torbasının ona doÄŸuÅŸtan verili olması gibidir. Kötülük insana doÄŸuÅŸtan verilmiÅŸtir.
Kütüphaneler insanlığın tek güvenilir ve kalıcı olan belleÄŸidir.
Mantıkla beslenmeyen ÅŸey mantıkla yönetilemez.
Merhamet ahlakın temelidir.
OlabildiÄŸince az ÅŸey dilemek ve çok ÅŸey öÄŸrenmek istiyorum.
Öfkeli bakan deÄŸil, akıllı bakan korkunç ve tehlikeli görünür. KuÅŸkusuz insan beyni aslanın pençesinden daha korkunç bir silahtır.
Ölümsüzlük arzusu, büyük bir hatanın devam ettirilmesine duyulan arzudur.
Para deniz suyuna benzer, ne kadar çok içersen o kadar çok ona susarsın.
Pek çok insan, bir baÅŸkasını gerçekte olduÄŸu gibi görebilseydi eÄŸer, dehÅŸete kapılırdı.
SaÄŸlık her ÅŸey deÄŸildir, ama saÄŸlık olmadan her ÅŸey bir hiç.
Åžimdiki zamanın ve gerçekliÄŸin nesnel yarısı yazgının elindedir ve onun tarafından deÄŸiÅŸtirilebilir: Öznel yarısı ise biz, kendimizizdir, dolayısıyla bu yarı esas olarak deÄŸiÅŸtirilemez. Bu durumda her insanın yaÅŸamı dıştaki tüm deÄŸiÅŸikliklere karşın istisnasız aynı karakteri taşır ve bir tema üzerindeki bir dizi çeÅŸitlemeye benzetilebilir. Kimse kendi bireyselliÄŸinin dışına çıkamaz.
Åžu dünyayı Tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doÄŸrusu. Çünkü, dünyanın sefaleti yüreÄŸimi parçalar. Yaratıcı bir ruh düÅŸünülürse, yarattığı ÅŸeyi göstererek ona ÅŸöyle bağırmak hakkımızdır: "Bunca mutsuzluÄŸu ve bu üzüntüyü ortaya çıkarmak uÄŸruna, hiçliÄŸin sessizliÄŸini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?"
Üç türlü aristokrasi vardır; birincisi yaÅŸ ve kıdem; ikincisi servet; üçüncüsü akıl ve bilgidir. En ÅŸereflisi sonuncusudur.
Voltaire, bütün savaÅŸların tek amacının hırsızlık olduÄŸunu söylerken tamamıyla haklıydı.
Yanlış bir görüÅŸü geri almak onu savunmaktan daha çok kiÅŸilik gerektirir.
YaÅŸlılık yıllarında sürdürülen yaÅŸam, bir trajedinin beÅŸinci perdesini andırır. KiÅŸi trajik bir sonun yaklaÅŸtığını bilir; ancak bunun ne olduÄŸunu bilmez henüz.
Yıkmak düzeltmekten, yalan söylemek ispatlamaktan daha kolaydır.
Arthur Schopenhauer'a dair;
Arthur Schopenhauer 22 Åžubat 1788 doÄŸumlu Alman filozof, yazar ve eÄŸitmen. Schopenhauer, Alman felsefe dünyasındaki ilklerdendir ve dünyanın anlaşılmaz, akılsız prensipler üzerine kurulu nedenselliklerinin olduÄŸunu söyleyerek dikkatleri çekmiÅŸtir.Ayrıca Schopenhauer, Nietzsche'nin ilk akıl hocasıdır.
Babası Heinrich Floris Schopenhauer, Danzigli tüccar bir ailenin soyundan gelmekteydi, annesi ise daha sonra tanıdık bir yazar olan Johanna Schopenhauer'dır. Babasının desteÄŸiyle Hamburg'taki özel bir okula yazılır. Burada öÄŸrendikleriyle yetinemeyen Arthur, babasından kendisini acilen alt yapısı daha iyi olan liseye kayıt etmesini rica eder. Babası bunu gereksiz bulduÄŸunu ve kendisine avrupa ülkelerinde genel bir eÄŸitim seyahati yapmasını ve bu seyahat sonrasında karar vermesi gerektiÄŸini söyleyerek daha iyi bir öneride bulunur. Arthur bu öneriyi kabul eder ve nihayetinde de en çok Wimbledon'da İngilizce pratiÄŸi için zaman geçirirdiÄŸi bu seyahati 1803'ten 1804'e kadar Hollanda, İngiltere, Fransa, İsveç, İsviçre, Silezya ve Prusya arasında dönüÅŸümlenir.
1804 eylülden aralık ayına kadar babasının isteÄŸiyle Danzig'de yine babasının bir arkadaşı olan Jacob Kabrun'a ait ÅŸirkette ticaret eÄŸitimi stajyerliÄŸi yapar. Annesi bu dönemde Arthur'la beraber kalır.1805'de Hamburg'a geri dönen Arthur, Jenisch adlı bir ÅŸirkette staj eÄŸitimine devam eder. Babası, açıklığa kavuÅŸmayan bir nedenle 20 Nisan 1805'de geçirdiÄŸi kazada hayatını kaybeder. Babasının ölümüyle kapanan firmadan sonra annesi Johanna, Arthur'un kızkardeÅŸi olan Adele'yi yanına alarak Weimar'a taşındı.
ReÅŸit olduÄŸunda babasından payına düÅŸen mirası aldı. Babasından kalan miras ile artık maddi anlamda bir sorunu kalmamıştı. 1809'da Göttingen Üniversitesi'nde tıp öÄŸrenimine baÅŸladı fakat hemen sonra lehine olacak bir karar ile felsefeye geçti. 18 Ekim 1813'te Jena Üniversitesi'nden felsefe doktorasını Yeterli nedensellik cümlesinin dört kat kökü üzerine adlı çalışmasıyla aldı ve ilk okuyucularından biri de Johann Wolfgang von Goethe'dir.
Friedrich Majer sayesinde Schopenhauer eski Hindistan felsefesini yani Brahmanizmi tanıdı. 1814'te annesiyle birlikte Dresden'e gitti ve orada edebiyatçılarla görüÅŸüp paylaşımlarda bulundu, ÅŸehrin zengin kütüphanesinden faydalandı.
Schopenhauer'in en önemli eseri olan İstenç ve Tasarım Olarak Dünya kitabı 1819 yılı baÅŸlangıcında Friedrich Arnold Brockhaus yayınevince basıldı ve yayımlandı.
1820'de Berlin Üniversitesi'nde eÄŸitmenlik yapmaya baÅŸladı. Kısa zamanda üniversitedeki felsefeyi boÅŸlamaya baÅŸladı. 1821'de üniversiteyi terk etti ve İtalya seyahatine kaldığı yerden devam etti. Uzun süren saÄŸlık sorunları ve Berlin'deki, Bad Gastein ve Dresten'deki hastahane tedavilerinden sonra 1825'de tekrar Berlin'e dönerek hiçbir büyük beklentisi olmaksızın yine eÄŸitmen olarak çalışmak üzere üniversiteye baÅŸvuruda bulundu.
Kolera hastalığı salgını yüzünden Schopenhauer 1831 kış mevsimini kaçtığı Frankfurt'da geçirdi. 1832'ye kadar devam edecek olan Mannheim yerleÅŸikliÄŸinden sonra nihayet 1833'te hayatının geri kalan kısmını geçireceÄŸi Frankfurt'a yerleÅŸti.
Schopenhauer, 1837'de Immanuel Kant'ın toplu yazılarına el attı ve Kritik der Reinen Vernunft (Salt Akıl Anlayışının EleÅŸtirisi) kitabının birinci oluÅŸumunu destekledi. 1838'de Schopenhauer'in annesi öldü.
9 Eylül 1860'tan itibaren Schopenhauer akciÄŸer iltihaplanmasına maruz kaldı. Ve 21 Eylül 1860 tarihinde Frankfurt'da, o 16 numaralı güzel görünümlü apartman dairesinde koltuÄŸunda dışarıya bakarken öldü. 26 Eylül günü de Frankfurt ÅŸehir mezarlığında topraÄŸa verildi.