Felsefe ve Karl Marx

Kitap Düşleri
Felsefe ve Karl Marx

Toplumsal devinimlerin incelenmesi yani kısaca tarih dediÄŸimiz olgu, bilim insanları yada kendilerine böyle yakıştırmalar yapanlar tarafından derinlemesine araÅŸtırılmaya çalışılmış, yanlı ya da objektif olarak çeÅŸitli sonuçlara ulaşılmıştır.

Tarihi yanlı olarak yansıtanlar, ait oldukları düÅŸünceler çerçevesinde, tarihsel olguları bir ÅŸekilde aslından uzaklaÅŸtırarak anlatırlarken, bu hareketleriyle aslında bir çevreye hizmet için var olduklarını kanıtlamışlardır. Bir takım insanlar olayların salt anlık boyutlarını inceleyerek, yüzeysel geçiÅŸlerle, tarihin derinliklerini kavramaktan uzak bir anlayışı sergilemiÅŸler ve onlar da aynı sonuca ulaÅŸmışlardır. Tarihe objektif bakanlar, tarihsel olayları anlık hareketlerden ibaret saymazlar. Anlık olaylar bazen kahramanlık edebiyatıyla, bazen derinlemesine aktarılmaya çalışılırken olayların gerçek yüzlerini gizlemeye yönelik bir duruÅŸ izlerler. Oysa tarihteki her ÅŸey ve her iliÅŸki birbirine bağımlı geliÅŸmiÅŸtir ve birbirine bağımlı geliÅŸen bu iliÅŸkiler, mutlaka ihtiyaçlar çerçevesinde farklılaÅŸarak günümüze kadar gelmiÅŸtir. Ve tarih birbirinden bağımsız olarak sadece kahramanlık ya da sadece yakıştırmalarla adlandırılabilecek kadar sığ bir alan deÄŸildir.

Tarih denilince düÅŸünsel akımların bir ÅŸekilde incelenmesi ve bu düÅŸünsel akımların içinde bulunduÄŸu ÅŸartlara göre nasıl ÅŸekillendiÄŸinin belirlenmesinin kaçınılmazlığını da ortaya koymak gerekir.

Tarihsel olayların geliÅŸimi, eylem düÅŸünce ve gerçeklerin karşılaÅŸtırılmasıyla daha net bir ÅŸekilde ortaya konulabilir. Bu bağımlılık iliÅŸkisinden kopuk her anlatım biçimi bir objeyi, bir nesneyi doÄŸru adlandırmaktan uzak düÅŸer ki, bu da sadece ve sadece çarpıtmaların hayatın gerçeklerinin önüne geçmesi anlamına gelir. Bu baÄŸlamda baktığımızda tarihten bu yana düÅŸünürler ki, düÅŸünürlerin fikri aidiyeti çerçevesinde geliÅŸen yaÅŸamsal hareketlilikler, tarihten günümüze yaÅŸayan insanların davranış biçimlerinin, ÅŸekilleniÅŸlerinin, temsiliyetlerinin de temelini oluÅŸturmuÅŸtur.

Felsefi temelde bakıldığında, düÅŸünürlerin söyledikleri her ÅŸey yaÅŸanan çaÄŸdan bir sonraki çaÄŸa aktarılırken, yaÅŸadıkları çağın içeresinde çözümleyebildikleri bilimsel geliÅŸmeler yada gözlemsel, deneyimsel olguların aktarılmasından ibaret sayılabilir.

Bu anlamda yeryüzündeki bütün iliÅŸkileri, bütün dönüÅŸümleri, bütün deÄŸiÅŸimleri homojen olarak algılayıp, bir sonraki süreçte neler olabileceÄŸine dair düÅŸünsel betimlemelerde bulunabilmek hayati öneme haiz olarak adlandırılabilir.

Buradan yola çıkarak tarihten günümüze gelen düÅŸünürlerin yaÅŸadıkları ortamı, düÅŸüncelerini tek tek incelemek gerekliliÄŸi kaçınılmaz olmakta ve bu kaçınılmazlık içinde bir sonuca ulaÅŸabilmek mümkün görünebilmektedir.

Felsefe kendi içerisinde savunucuları veya içerikleriyle adlandırılmasına raÄŸmen temel olarak iki ana akımdan oluÅŸmaktadır. Bu oluÅŸumlardan bir tanesi idealist felsefe,  bir diÄŸeri de diyalektik materyalizm olarak adlandırılan felsefe biçimidir.

İdealizm tarihin ilk dönemlerinden itibaren çözümlenemeyenler ışığında, belli ÅŸeyleri açıklayarak gelen, fakat çözümleyemediÄŸi noktada da bütün geliÅŸimlerin kaynağının bir yaratıcıya ait olduÄŸunu, bilinemeyene ait olduÄŸunu ifade eden düÅŸünce tarzını içerir.

İnsanlık tarihinin geliÅŸiminden itibaren bilinemezcilik, ya da bilenemeyenlerin insan düÅŸüncesinde yarattığı etkiyi düÅŸünürsek ve bu etkinin günümüz içerisinde de hala devam ettiÄŸini tespit edersek, idealist felsefe hâkim felsefe olarak uzunca yıllar, hatta dünyanın oluÅŸumundan(yazılı tarih) günümüze kadar bir iktidar biçiminin anlatımı olarak da deÄŸerlendirilebilir. Bu düÅŸünce biçimine karşı, zaman zaman düÅŸünürler tarafından tavır alışlar olsa da, bilimsel geliÅŸimin sığlığından, cesareti kırıcı davranış biçimlerinden ve baskıcı anlayışlardan kaynaklı çoÄŸu düÅŸünürler sonuç olarak idealizme karşı koyamamış ve düÅŸüncelerini belli bir noktada idealizme teslim ederek yaÅŸamlarını idame ettirmiÅŸlerdir.

İdealist felsefenin reddediliÅŸinin baÅŸlangıcı, önemli bir düÅŸünür olan ‘Hegel’ tarafından ortaya atılsa da, çemberi yarıp çıkamaması dolayısıyla,  teoremi güdük olarak kalmıştır.

Evet, diyalektiÄŸin babası her ne kadar Hegel gibi görünse de, onu ÅŸekillendiren, kimlik kazandıran, bilimsel zemine oturtarak yeni bir çehre oluÅŸturan Karl Marx olmuÅŸtur. Birbirine bağımlılık yada bir baÅŸka deyimle karşıtların birliÄŸi ilkesi, yani diyalektik metod; dünyanın tarifinde ya da dünyanın oluÅŸumundan itibaren dünyayı tahlil edebilme noktasında geliÅŸtirici, belirleyici tanımlamaları ortaya koymuÅŸtur.

Toplumsal olayların incelenmesinden tutunda, tarihsel dönüÅŸüm ve tarihsel geliÅŸim süreci içerisinde, karşılıklı çarpıştırma yönteminin ve ÅŸartların yarattığı iliÅŸkilerin, ne ÅŸekilde, kimin lehine olduÄŸunun dökümünün yapıldığı bu anlayış çerçevesinde Karl Marx; çıkar iliÅŸkilerinin her dönemde sürece yön verdiÄŸini, bu çıkar iliÅŸkilerinin sonraki süreçlerde de devam edeceÄŸini, bu devamlılık sürecinde çıkar iliÅŸkilerine sahip olanların, kendi düÅŸüncelerini bilinemezcilik noktasında bir yere dayandırarak toplumlara hükmetmeye çalışacağını öngörür.

Marx süregelen bu toplumsal devinimin, sürgit devam edemeyeceÄŸinin altını çizerek, üretim iliÅŸkileri içerisinde sınıfsal çeliÅŸkileri irdelemiÅŸ, içinde bulunduÄŸu tarihsel sürecin çeliÅŸkilerinin tespitinden hareketle, geleceÄŸe yönelik teoremini somuttan soyuta doÄŸru ayakları üstüne oturtmuÅŸtur.

Kısaca Marksist teori şu başlıklar altında toparlanabilir.

  1. DoÄŸada her ÅŸey hareket halindedir
  2. Her şey birbirine bağlıdır
  3. Her ÅŸey deÄŸiÅŸir. Her ÅŸey çeliÅŸiktir, karşıtını içinde barındırır ve had safhada (antogonizma) çatışmayla dönüÅŸür.

Bu döngü doÄŸada dış etkenlerin dayatması (güneÅŸ, hava, su, iklimsel ÅŸartlar) ve iç etkenlerin mücadelesiyle mümkündür.

Bilimsel aklın ötesine yapılacak herhangi bir göndermenin geçerliliÄŸi yoktur biçiminde tanımlanabilir.

Bilinemeyenin tarifi muÄŸlak, bilimsel aklın sunacağı çözümler aydınlatıcıdır.

Bir yanda dünyanın öküzün boynundan indirilemediÄŸi bakış açısı, bir yanda güneÅŸ sisteminin ve baÅŸka güneÅŸ sistemlerinin, uçsuz bucaksız evrenin incelenmeye çalışıldığı bilimsel süreç.

Karanlık ve aydınlığın birbirini takip ettiÄŸi böylesi bir dünyada, felsefe,  bu çeliÅŸkiler yumağının çözümlemesinde asal öneme sahip olarak geleceÄŸimize yön verecektir.

 

Hayri Yücel
11 Åžubat 2021 PerÅŸembe
1937 Görüntülenme

Facebook Yorumları

Site İçi Arama
Anket Tümü
Kitap okumanıza en çok engel olan şey nedir?