Beyazıt Piçleri - Doğuş Şahin

Kitap Yorum
Beyazıt Piçleri - Doğuş Şahin

2016 yılının Nisan ayında La Yayınlarından çıkan ilk kitabı “Beyazıt Piçleri” ile edebiyat dünyasına adım atan Doğuş Şahin, tabiri caizse çiçeği burnunda genç bir yazar. 1991 İzmir doğumlu olan Şahin, güven yitiminin başlamasıyla yalnızlaşan ve kopuş sürecine giren gençlerin, kendi aralarında örgütlenme sürecini anlattığı kitabında kullandığı akıcı ve yalın diliyle 255 sayfalık kitabı bir solukta okunur kılıyor.

“Bu topraklarda hayal kırıklığı kader kadar eski ve daimi... Yenilginin ve hayal kırıklığının oluşturduğu enkaz o kadar büyük ki insanlar artık sırf enkaz daha da büyümesin diye hayal kurmaktan vazgeçtiler. Artık sadece kendilerine sunulan gerçekle, başları önde, güneşin varlığını bile unutarak yaşıyorlar. Oysa güneş hâlâ doğuyor, hâlâ Nazım Hikmet okunuyor ve hâlâ sıkılı yumruklar göğe uzanıyor.
Ve Beyazıt Piçleri enkazın üstüne basarak göğü fethetmeye çıkıyor.”

Gezi Parkı eylemleri sırasında örgütle sorun yaşayıp ayrılmak zorunda kalan Yılmaz ve arkadaşlarının kendilerine bir yer bulma çabalarının hikayesidir Beyazıt Piçleri.

Yılmaz büyük hayallerle girdiği örgütte kararların ortak alınmadığını, muhalif seslere izin verilmediğini ve sorgulayan gençlerin ezildiğini, örgütten uzaklaştırıldıklarını gördükçe kopuşa doğru sürüklenir. Diğerlerinin durumları da farklı değildir.

Yeniden örgütlenmeye geçişte, her düşüncenin paylaşıldığı, ortak hareket üzerine kurulu bir oluşum yaratmaya çalışırlar. İsim bulma sürecinde, kendilerini belli kalıplara sokmaktansa, eylemlerini görüp, onları tanımaya başlayanların taktığı ismi kullanmayı tercih edeceklerini söylerler. Dışlanmışlığı, kabul edilmemişliği üstünde barındıran bir isimdir onlara layık görülen: Beyazıt Piçleri.

Yılmaz, Doğan, Yaman, Halis, Ferit, Mert, Kaya, Deniz ve diğerleri. Eskinin gölgesinde yaşamaktansa, bugüne bir şeyler katmak isteyen, geçmişe özlem duyup, geçmişle övünmektense, hayatı yeniden şekillendirmeyi düşleyen gencecik bedenler ve onları çağıran sokaklar.

“Adaletsizliğe engel olamıyorduk ama bu durum bizim itiraz etmemize engel olamazdı. Ne istemediğimi biliyordum, evimde oturup hayatın adil olmadığından şikayet etmeyecektim. Adalet olsun ya da olmasın sokak beni çağırıyordu.”

Yılmaz “Her devrimcinin gözünde bir ışık vardır. O ışık, yaşayacağımız güzel günlere olan inançtır.” diyor bir konuşmasında. Biz de diyoruz ki kitaplar geleceğe bırakılacak miraslardır. Kelimelerin tutsak edilmediği, güzel günlere olan inançların her daim yeşertildiği, umudun karartılmadığı aydınlık yarınlara uyanmak, iyi kitaplarda buluşmak dileğiyle…

Kitaptan Alıntılar

“Yeni her zaman eskiyi yener mi? Hayır, bu topraklarda değil. Burada biz eskiyle yaşıyoruz. Eskiye özlem duyuyoruz ve eskiyle övünüyoruz. Şimdi de kalkmış eskiye kafa tutuyoruz. Doğru yolda olduğumuzu biliyordum, ilerleyebilmek için önce geçmişe sırt çevirip geçmişi mağlup etmeliydik.”


“Her devrimcinin gözünde bir ışık vardır. O ışık, yaşayacağımız güzel günlere olan inançtır. Ben bugün o ışığı kaybetmiş insanlar görüyorum. Bizim, sizin tecrübenize ihtiyacımız var. Gitmeyin, kalın ve bize yol gösterin. Biz de sizin gözlerinizdeki ışığı tekrar ortaya çıkaralım.”


“Tüm insanlık hikayesi içinde sadece küçücük bir satırsın. Kendi hikayen dışında hiçbir hikayede özne değilsin ve bu yüzden başka hikayelerde bir sinek kadar değerin olmayabilir.”


Neden sosyalistim; Dün otobüse yürürken üst geçidin önünde bir çocuk gördüm. Ayakkabı boyacısı 7-8 yaşlarında bir çocuk. Düşürüp sandığını kırmış, yere akan boyalarını da eliyle toplamaya çalışırken ağlıyor. O çocuk neden ağlıyor diye düşündüm. Neden yere yayılan boyalarına ağlıyor. Çünkü o akşam evine para götüremeyecek. Neden o yaşta bir çocuk evine para götürmek zorunda? Bir ailesi vardır, annesi, babası, kardeşi. Babası bir işte çalışıyordur, belki milyarlık ev yapıyordur belki milyarlık araba belki de milyonluk gömlek yapıyordur. Ama bir gecekonduda oturup, pazardan kendine gömlek alıyordur. Çünkü bu çocuğun babası milyarlık değer üretip, patronunu zengin ederken emek gücünün karşılığında üç kuruş para alıyor. O üç kuruş para bu ailenin yaşamasına yetmiyor. Bu çocuk da akıp giden siyah boyanın arkasından ağlıyor. İşte bu yüzden sosyalistim. Sokaklarda ağlayan çocuk kalmayana kadar sosyalizmi savunacağım.  Peki, sen söyle, neden sosyalist değilsin?


Adaletsizliğe engel olamıyorduk ama bu durum bizim itiraz etmemize engel olamazdı. Ne istemediğimi biliyordum, evimde oturup hayatın adil olmadığından şikayet etmeyecektim. Adalet olsun ya da olmasın sokak beni çağırıyordu.


Bizim inançsız olduğumuzu söylüyorlar. Hakkımızda böyle anti-propaganda bile yapıyorlar. Bu doğru değil. Eyleme, hapishaneye hatta ölüme gülümseyerek giden insanlar inançsız olurlar mı hiç? O kadar güzel şeylere inanıyorduk ki, uğrunda ödenecek bedel ne olursa olsun, bu yol bizi nereye götürürse götürsün, gülümseyerek gidiyorduk. Che’nin söylediği gibi “Dik dur ve gülümse, bırak neye güldüğünü merak etsinler” 

 

Buket Özsanat
12 Kasım 2016 Cumartesi
2253 Görüntülenme

Facebook Yorumları

Site İçi Arama
Anket Tümü
Kitap okumanıza en çok engel olan şey nedir?