Maria Puder ile Raif'in aşkı

Kitap Yorum
Maria Puder ile Raif'in aşkı

İlk olarak Hakikat gazetesinde 18 Aralık 1940-8 Şubat 1941 tarihlerinde  “Büyük Hikâye” başlığı altında, 1943 yılında da roman olarak yayınlanan Kürk Mantolu Madonna, ülkemizde özellikle son iki yıldır çok satanlardan inmeyen, elden ele dolaşan, geç de olsa hak ettiği yeri bulmuş bir Sabahattin Ali romanı.

“Şimdiye kadar tesadüf ettiğim insanlardan bir tanesi benim üzerimde belki en büyük tesiri yapmıştır. Aradan aylar geçtiği halde bir türlü bu tesirden kurtulamadım. Ne zaman kendimle baş başa kalsam, Raif efendinin saf yüzü, biraz dünyadan uzak, buna rağmen bir insana tesadüf ettikleri zaman tebessüm etmek isteyen bakışları gözlerimin önünde canlanıyor. Halbuki o hiç de fevkalade bir adam değildi. Hatta pek alelade, hiçbir hususiyeti olmayan, her gün etrafımızda yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlardan biriydi. Hayatının bildiğimiz ve bilmediğimiz taraflarında insana merak verecek bir cihet olmadığı muhakkaktı. Böyle kimseleri gördüğümüz zaman çok kere kendi kendimize sorarız: ‘Acaba bunlar neden yaşıyorlar? Yaşamakta ne buluyorlar? Hangi mantık, hangi hikmet bunların yeryüzünde dolaşıp nefes almalarını emrediyor?’ Fakat bunu düşünürken yalnız o adamların dışlarına bakarız; onların da birer kafaları, bunun içinde, isteseler de istemeseler de işlemeye mahkûm birer dimağları bulunduğunu, bunun neticesi olarak kendilerine göre bir iç âlemleri olacağını hiç aklımıza getirmeyiz.”

Bu sözlerle başlıyor Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonnası. Kitabın ana karakteri olan Raif Efendi’de her gün etrafımızda yüzlercesini görüp bakmadan geçtiğimiz ya da baksak da umursamadığımız insanlardan biri.

Çocukluğundan beri tüm duygularını içinde yaşayan, fazlasını isteyerek talihini ürkütmekten, mutluluğu israf etmekten korkan, arkadaşı, sevgilisi, aile ilişkileri olmayan yalnız ve mutsuz bir adam Raif. Öylesine korkuyor ki içinde yaşadıklarını dışarı vurmaktan,  içinde kendinden bir şey bulunacak, ruhunu yansıtacak diye şiir ya da yazı yazmaktan resim yapmaktan bile çekiniyor. Kitaplarıyla kendine kurduğu dünyada güçlü ve huzurlu, sadece o dünyada güvenli. Almanya’ya gidişinin yegane nedeni de, Türkiye’de bulamadığı kitap kahramanları Almanya’da bulabilmek. Almanya’da kitap karakterlerini bulamaz Raif ancak hayatının anlamını bulur.

Ve Maria Puder, sürekli insanlardan kaçan Raif’in bir resim sergisinde tablosuna vurulduğu, onunla hayata tutunduğu, Kürk Mantolu Madonna.  

Kendini “dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım” şeklinde tanımlayan Maria, Raif’in tersine güçlü ve dominant bir karakter. İtaat etmeye alışmış bir anneyle büyürken, çok küçük yaşta idareyi ele almak zorunda kalan, kadının erkek karşısında her zaman pasif kalmaya mecbur oluşunu, kadının hep aciz kalan taraf olmasını kabullenemediği için çevresinde dışlanan ve en az Raif kadar yalnız bir karakter. Aynı zamanda güvensiz, sevgiye, aşka, insanlara özellikle de erkeklere güveni yok. Belki de tek güvendiği şey kendisi.

Daima kendileriyle yaşayan ve her ikisi de kendi insanını arayan Raif ve Maria’nın hikayesini okuyan herkesin kendi yaşamlarından bir şeyler bulması mümkün.

Psikolojik tahlilleri ve betimlemeleriyle tutkunun, yalnızlığın ve hayatın romanı.

Yapı, karakter ve konu olarak bambaşka kitaplar olsa da, bana uzun yıllar önce okuduğum Oblomov’u hatırlatan bir roman Kürk Mantolu Madonna. Raif’in Maria ile hayata tutunuşunu, Oblomov’un Olga’ya aşkıyla harmanladım düşüncelerimde ve İvan Gonçarov’un Oblomov’unu yeniden okuma listeme aldım.


Romanda, Maria Puder'in tablosuna benzediği söylenen, Andrea Del Sarto tarafından yapılmış "Madonna delle Arpie" isimli tablo.

Madonna delle Arpie

Buket Özsanat
3 Mayıs 2016 Salı
3521 Görüntülenme

Facebook Yorumları

Site İçi Arama
Anket Tümü
Kitap okumanıza en çok engel olan şey nedir?