Tutsak Güneş, Ayşe Kulin

Kitap Yorum
Tutsak Güneş, Ayşe Kulin

Ayşe Kulin tarzının dışına çıkmış Tutsak Güneş ile, farklı bir kurgu, farklı bir yazım dili...

Kitabın ilk sayfalarından itibaren tam olarak bir benzerlik olmasa da George Orwell'ın 1984'ü canlandı gözümde ister istemez.

Uluhan'ın ölümüyle Oğulhan'ın yönetimine geçen, düşünmenin, konuşmanın yasaklandığı, güneşin olmadığı, hatıraların bile silinip gittiği bir ülke resmediliyor Tutsak Güneşte. Günümüzde değil gelecekte geçtiği için teknoloji ilerlemiş, hava trenleri, robotlar, toz haline getirilmiş gıdalar, internet lensleri vb araçlar mevcut. Kitap her ne kadar gelecekte geçse de, teknolojik gelişmeler dışında kalanlar ülkemizde yaşananlar ile tamamen örtüşmekte ve her sayfada tanıdık bir şeyler bulmak mümkün. Kitabın en can alıcı ve en renkli karakteri bana göre Samira... Kendisini çok sevmekle birlikte, öyle bir yaşam hayal etmedim dersem yalan olur.

Keyifle okudum kitabı ancak genel olarak baktığımda ben de eksik kalmış hissi uyandırdı.
 


Kitaptan Alıntılar

- "Uykularından uyandıramadığımız ne çok insan var." Antoine de Saint-Exupery 

- Gösterilen iyi niyete karşın, bazı kötü niyetli kişiler boş durmamış, Uluhan’ın bu kararı, yurt genelinde tek tip insan yetiştirmek amacıyla almış olduğu fitnesini yaymaya çalışmışlardı. Ağzı olan konuşuyordu işte! Her hayırlı işe gölge düşürmek, insanoğlunun zaafıydı ve Saray Akademisi’nde verilmekte olan eğitimin hedeflerinden biri de zaaflarını törpülemeyi başarmış, vatanına sadık, üstün insanlar yetiştirmekti. Her şeyimizi borçlu olduğumuz Uluhanımız’ın, tüm vatandaşlarının iyiliğini isteyen adil bir lider olduğundan şüphemiz yoktu. Dünyaya geliş anımızdan itibaren, emdiğimiz sütten yiyip içtiğimize, eğitimimizden hayırlı evlilikler yapmamıza, hatta çocuklarımızın sayısına kadar her şeyimizle canla başla meşgul olurdu. Varımızı yoğumuzu, işimizi gücümüzü, her şeyimizi ona borçluyduk. Büyük Saray’ımız ise övünç kaynağımızdı elbette! Sayfa:24

- Kadınların görevi kutsal analık ve eşlik vazifesini ifa etmekti. Beşinci çocuğunu doğuranlara som altından Uluhan Yıldızı ve yüklü miktarda para veriliyordu.Sayfa:25

- Bizler ve meslektaşların, yani küçük bir zümrenin dışındaki insanlara dikkat etmedin mi hiç? Robottan farksızlar. Ne kadar az şey biliyorlar ve nasıl her söylenene inanıyorlar... Neden? Çünkü düşünmemeleri, sorgulamamaları için her yola başvuruluyor. Sayfa:99


Tanıtım Metni

"Güneşimizle aramızda kara kedi gibi duran o Gökcisim, bir gün çekip gidecekti elbette. Belki çok yakındı çözüm. Kapıdaydı. O an gelene kadar bize düşen, sanki güneş gökte parlıyormuşçasına yaşamayı sürdürmekti. Hayata tutunmaktı. "

Yakın gelecekte, yeryüzünde bir ülke… Tiran ölmüş ve oğlu başa geçmiştir. Ülke, din ulemaları ve polisler ordusundan oluşan bir demir yumrukla yönetilmektedir. Katı yasalarla sınıflara ayrılan halksa, yoğun denetim ve gözetim altında yaşamaktadır. Güneşse, kimselerin nasıl, neden olduğunu hatırlamadığı bir dönemden bu yana, "Gökcisim" denilen dev bir kütlenin ardındadır. Her yer buz tutmuş, yaşam sevinci tüm canlılardan el ayak çekmiştir. Gelgelelim yıpratıcı uykusuzluğuna çare arayan bilim kadını Yuna, geçmişine, kaderine ve en önemlisi de, bir kadın olarak tutkularına sahip çıkarak, beklenmedik bir şekilde gerçekleri sorgulamaya başlar. Topluma dayatılan kuralların, değişmez varsayılan yasaların, sonu gelmez sansürün mutlak olmadığını fark eden Yuna, sorumluluğunu üstlenip, deyim yerindeyse, güneşe açılan kapıyı aralamayı göze alacaktır. 

Geçmişle hesaplaşmalar, düzenle çatışan tutkular ve insanı dönüştüren aşklar… Ayşe Kulin, okurlarını sarsıcı bir gelecek hayal etmeye davet ettiği Tutsak Güneş'te, genç bir kadının unutulmaz uyanış hikâyesini anlatıyor.
 

Buket Özsanat
13 Mart 2016 Pazar
2893 Görüntülenme

Facebook Yorumları

Site İçi Arama
Anket Tümü
Kitap okumanıza en çok engel olan şey nedir?