Libronet'in geçen yıl yaptığı araÅŸtırma sonuçlarına göre Türkiye’de kitap okuma oranı %68. * Ülkenin %68’i kitap okuyor diye sevinmeyin, bu oran içinde bazen, sıklıkla, nadiren gibi ayrımlarda mevcut.
Toplum olarak en büyük eksikliÄŸimiz çocukları kitaplardan uzak tutmak. Okuma alışkanlığı özellikle küçük yaÅŸlardan itibaren kazandırılması gereken bir olguyken, bizler okul dönemlerinde ders, sınav yoÄŸunluÄŸu arasında çocukların ders kitapları dışında bir ÅŸey okumalarına izin vermiyoruz. Roman, öykü, ÅŸiir okumayı angarya olarak görüp, yaz tatillerine öteliyoruz kitap okuma eylemlerini. Sınavın var okuyamazsın, ödevin var o kitaptan uzak dur söylemleriyle, okumak isteyen çocukların bile önünü kapatıp, kitaplardan soÄŸumalarını saÄŸlıyoruz.
Oysaki mukayese güçlerinin geliÅŸmesi, kavrayabilme yetilerinin artması, algılarının açılması için küçük yaÅŸlardan itibaren kitap okumalı ve kitap okutmalıyız çocuklarımıza.
Okumayı zaman kaybı olarak gören ebeveynler, çocuklarına kitap okumayı aşıladıklarında zaman kaybı deÄŸil, zaman kazanımı saÄŸlayacaklarının farkında deÄŸiller. Okuma alışkanlığı, öÄŸrencilerin okuduÄŸunu daha kolay anlamalarına, soru metinlerini, cümleleri daha çabuk kavrayabilmelerine yardımcı olurken, streslerini azaltıp, zihinlerini de açıyor. KonuÅŸma, yazma, kendini ifade etme, empati kurabilme, çok yönlü düÅŸünebilme becerilerini geliÅŸtiriyor.
Televizyon, tablet, bilgisayar söz konusu olduÄŸunda zaman yaratabilenlerin konu kitap okumaya gelince kısıtlı zamanlardan bahsetmelerini anlamak mümkün deÄŸil.
Toplumumuzda yerleÅŸmiÅŸ en basit ve yersiz düÅŸünce biçimi, kitapların boÅŸ zamanlarda okunacağı yönünde. Kitap okumak boÅŸ zamanları deÄŸerlendirmek için yapılacak bir eylem biçimi deÄŸil, aksine düzenli olarak zaman yaratılması, yaÅŸamımızın bir parçası haline getirilmesi gereken bir olgu. Nasıl ki vücudumuzun güçlenmesi için her gün yemek yemek, su içmek zorundaysak, beynimizin, düÅŸüncelerimizin güçlenmesi için de okumak zorundayız. Beynin tembelliÄŸinin önüne geçebilmek için her gün yarım saat okumak bile yeterli gelecekken, okumak isteyen çocuklardan bunu esirgeyerek ya da çocukları okumaya teÅŸvik etmeyerek onlara iyilik deÄŸil kötülük yaptığımızın farkına varmıyoruz.
Kendini ifade edebilmek hayatı anlayabilmekten, hayatı anlayabilmek ise bol bol okuyup okuduklarını yaÅŸama entegre edebilmekten geçer. Çocuklarınızı ve kendinizi kitaplardan mahrum bırakmayın. Seneca’nın da dediÄŸi gibi; “Kitapsız yaÅŸamak, kör, sağır, dilsiz yaÅŸamaktır.”
Baktığını görebilen, duyduÄŸunu anlayabilen, düÅŸündüÄŸünü anlatabilen yeni nesiller için okuyun, okutun… Bilgi geliÅŸimin en önemli kaynağıdır, çocuklarımızın, geleceÄŸimizin geliÅŸimine set vurmayın…
*Libronet'in yaptığı araştırmanın detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.
Buket Özsanat