Kuşlar Yasına Gider, Hasan Ali Toptaş

Kitap Yorum
Kuşlar Yasına Gider, Hasan Ali Toptaş

 “Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü. Bu nedenle çocukluğumda annem, kardeşim ve ben hep yol gözlerdik.”

Kuşlar Yasına Gider Hasan Ali Toptaş’ın 2016’nın Ekim’inde Everest etiketiyle raflarda yerini alan son romanı. Toptaş bu romanında daha önce okuduğum Gölgesizler kitabına nazaran, daha net, daha yalın bir anlatımla çıkıyor okuyucunun karşısına ve tır şoförlüğü yaptığı bir dönemde geçirdiği kaza sonucu bacağını kaybeden, başına buyruk, yol tutkunu, sürekli ortalardan kaybolan bir baba ile mazot kokularında babasını arayan, her daim yol gözleyen, özlemle dolu bir oğulun içten hikayesiyle buluşturuyor okuru.

Aziz’in bir türlü rahat edemediği, bacağına uymayan, yürüyüşünü zorlayan protezi değiştirmek için oğlunun yanına Ankara’ya gelmesiyle başlıyor kitap ve Ankara Denizli arasında ki kah geçmişe, kah hayallere, kah özlemlere giden yollarda şekilleniyor.

Aziz’in yeni yapılan protezin uygunluğunun test edilmesi için bir süre Ankara’da kalması gerekse de, o tedaviyi yarım bırakıp Denizli’ye dönüyor. Sabırsız, kimseye yük olmak istemeyen yapısının yanı sıra, şehirdeki insanların kayıtsızlığı da neden oluyor bu dönüşe. Ankara’da karda kalan bir araca kimsenin yardım etmiyor oluşuna, düştüğü zaman etrafında geçip giden insanların görmezden gelişlerine, elini uzatan kimsenin olmayışına anlam veremiyor Aziz. İçten, sıcak insanları özlüyor.

Her ne kadar Aziz ve oğlu üzerinde gelişse de hikaye, Aziz’in garip kayboluşlarına alışan, her daim bekleyen, tüm acıları ve zorlukları tek başına yaşamak zorunda kalan, oğlunu tek başına toprağa veren, yasını yapayalnız taşıyan, içinde ne siteme, ne de isyana yer veren ve elli yedi sene boyunca Aziz’e yarenlik eden kadını; anneyi de es geçmemek gerekiyor.

Toptaş kitabında, elini uzatmayanlardan çok elini uzatabilenleri anlatıyor. Ruhunu kaybeden insanlardan çok,  eve rampa yapılması gerektiğinde, koltuk değnekleriyle yardım etmek isteyen Gülfem Yenge, cep telefonuna at kişnemesi yükleyen ve her telefon çaldığında ölen atını yad eden, onun yasını tutan Hüseyin Dayı gibileri anlatıyor. Yardımlaşmanın, dayanışmanın hüküm sürdüğü aile ilişkilerini hatırlatırken, iyi insanların hala var olduğunu vurguluyor.

Büyük bir bölümü Ankara Denizli arasında ki yollarda, türküler eşliğinde geçen, bazı yerlerde hüzünlenip, bazı yerlerde tebessüm ettiğim kitapta beni rahatsız eden tek şey, çok fazla tekrar bulunuyor olması. Toptaş aynı olayları defalarca yeniden yaşatıyor, yolda birden bire ortaya çıkan, dört nala koşan beyaz at, bir görünüp bir kaybolan çocuk, evi dolduran amcalar, yengeler, halalar, Aziz’in yanağında beliren çukur, Aziz’in bir türlü kesilmesine izin vermediği evin girişini örten asma dalları…

Genel anlamda insanın içini ısıtan sıcak bir hikaye Kuşlar Yasına Gider ancak kitabın son sayfasını çevirdiğimde bir şeyler eksik kalmış hissi yarattı bende. Okuyun, ben tamamlayamadım ama belki siz içinizde tamamlarsınız hikayenin eksikliklerini…

Bu Yol Pasin'e Gider
Döner Tersine Gider
Burda Bir Yiğit Ölmüş
Kuşlar Yasına Gider


Hasan Ali Toptaş, Gölgesizler

Buket Özsanat
25 Şubat 2017 Cumartesi
2291 Görüntülenme

Facebook Yorumları

Site İçi Arama
Anket Tümü
Kitap okumanıza en çok engel olan şey nedir?