Dönüşüm, Dava, Şato gibi başyapıtların yazarı Kafka’nın ölümünden üç yıl sonra, 1927’de yayımlanan ilk romanı Amerika, İş Bankası Kültür Yayınları Modern Klasikler dizisinin 81. kitabı olarak okurlara sunuluyor. Kafka’nın arkadaşı Max Brod tarafından yayıma hazırlanan roman, yazarın sonraki yapıtlarına kıyasla daha akıcı bir anlatı, daha fazla umut ve mizahi unsur barındırıyor.
Karl Rossmann adlı o altı yaşındaki yeniyetme bir göçmenin şaşkın bakışından yansıyan Amerika, gökdelenleri, makineleri, büyük servet ve aşırı yoksulluk arasındaki tezatla, dev binalar karşısında cüceleşen insanın büyük bir verimlilik talebine maruz kaldığı ultramodern bir medeniyettir.
Kafka’nın hayatı boyunca hiç gitmediği, bütünüyle hayal ürünü olan bu Amerika, kültürel mitlerle tanımlanan bir düş ülkesidir aynı zamanda. New York limanına girerken Karl’ı karşılayan Özgürlük Heykeli’nin elinde meşale yerine kılıç tutması, bu ülkede disiplin ve şiddetin hüküm sürdüğüne dair bir uyarıdır. Karl’ın zamanında beş parasız bu ülkeye göç eden, ancak milyoner bir senatör olarak karşısına çıkan dayısı da, sıfırdan başlayıp servete kavuşma mitinin bir simgesidir.
Deneyimli çevirmen Regaip Minareci’nin dilimize kazandırdığı roman, İş Bankası Kültür Yayınları etiketiyle tüm kitapçılarda.
Franz Kafka (1883-1924): Çek asıllı Avusturyalı yazar, Prag’da dünyaya geldi. Çağımızın en büyük yazarlarından biridir. Yapıtlarını edebiyat tarihinin belirli bir akımına dahil etmek zordur. Taşralı Çek bir babayla, burjuva bir Alman Yahudisi annenin çocuğuydu. Prag Üniversitesi’nde hukuk öğrenimi gördü. İki kez nişanlanıp bir türlü evlenemediği Felice Bauer’le ilişkisiden geriye kalan beş yüzü aşkın mektup, ölümünden çok sonra, 1967’deBriefe an Felice (Felice’ye Mektuplar) adıyla yayımlandı. Yapıtlarını Çekçeye çevirmek isteyen Milena Jesenka’ya yazdığı mektuplar ise yine ölümünden sonra Briefe an Milena(Milena’ya Mektuplar) başlığıyla okurla buluştu. Die Verwandlung (Dönüşüm), Das Schloss (Şato) ve Der Prozess (Dava) önemli yapıtları arasındadır. Öykü ve romanlarında çağımız insanının korkularını, yalnızlığını, kendine yabancılaşmasını ve çevresiyle iletişimsizliğini ele aldı. 1924’te vereme yenik düşerek yaşama veda etti.