Bülbül, Kristin Hannah

Kitap Yorum
Bülbül, Kristin Hannah

Kristin Hannah’ın 2015 tarihli romanı olan Bülbül, Pegasus Yayınları etiketi ve Fazilet Mıstıkoğlu çevirisiyle 2017 yılının Ocak ayında raflarda yerini aldı.

Hannah ile ilk olarak “Ateş Böceği Yolu” ile tanışmıştım. Sonrasında birçok kitabını aldım okudum. Kısa sürede çok fazla kitap yazan, kitapları “Bestseller” kategorisinde yer alan ve “popüler” yazarlar arasında anılan Hannah’ın romanları, benim açımdan ağır ve düşündüren kitapların ardından nefes aldıracak, kafa dağıtacak bir yapıya sahip. Çoğunlukla aile ilişkilerini işleyen yazarın neredeyse tüm kitapları sayfa sayılarının yoğunluğuna rağmen bir çırpıda okunabilecek, kafa yormayan çerezlik kitaplar olarak adlandırdığım tarzda. Çok sık kitap çıkarttığından olsa gerek, genel olarak romanlarının tümüne benzer ilişkiler, birbirine yakın sonlar ve tekrarlar hakim.

Arada atladıklarım olabilir ancak benim okuduğum kitapları arasında savaşı işlediği ve ilgimi çeken iki kitabı oldu sadece. Biri daha önce okuduğum “Kış Bahçesi”, diğeri ise “Bülbül”. Bu iki kitapla Hannah’ın biraz da olsa tarzının dışına çıktığını düşünüyorum.

II.Dünya Savaşı sırasında, Fransa’da yaşayan iki kardeşin, Viann ve Isabelle’nin hayatlarını konu alan “Bülbül”de Hannah yine sorunlu bir aileyi oturtuyor başrole. Küçük yaşta annelerini kaybeden ve I.Dünya Savaşından sonra tamamen değişen babalarının yanında barınamayan iki kız kardeşin hikayesini II.Dünya Savaşında Fransa’da yaşananlarla birlikte işliyor.

Viann, ailenin sorun çıkarmayan, itaatkâr kızı. Çocukluk aşkı olan Antoine ve kızı ile mutlu bir yaşam sürüyor. Isabelle ise Viann’ın tam tersi başına buyruk, girdiği okullardan sürekli atılan asi kız.

Viann’ın mutluluğu Antoine’nin savaşa gidişiyle yerle bir olurken, Isabelle tam da yaşamak istediği bir hayatın içinde buluyor kendini. Mücadele, direniş, başkaldırı.

Bu iki kız kardeşin yaşam örgülerinin dışında bir yanda savaşın getirdiği kıtlık, bir yanda Fransa’yı işgal eden Naziler, bir yanda dışlanan, damgalanan, evlerinden sürülen, öldürülen Yahudiler. Kısaca II.Dünya Savaşına ilişkin kitapları okuyanlar açısından tanıdık, bildik sahneler.

Savaşın getirdiği her şey var “Bülbül”de. Hüzün, acı, çaresizlik, açlık, işkenceler, ölümler, kayıplar… Ama yine de bir şeyler eksik.

II.Dünya savaşıyla ilgili romanlar okumadıysanız daha önce ve içinde aşkı, aile ilişkilerini de barındıran bir çırpıda okunabilecek, sizi duygulandıracak bir kitap arıyorsanız “Bülbül”ü okuyabilirsiniz.

Savaş dönemlerini anlatan, savaşın zorluklarını, insanlar üzerindeki etkilerini ve kayıpları çok daha iyi aktaran kitaplar okuduysanız şayet “Bülbül” tercihleriniz aranızda yer almamalı.

Konuyla ilgili meraklılarına önerebileceğim ve şuan aklıma gelen bazı kitaplar;

Tolstoy’dan Savaş ve Barış, Remarque'den Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, Dönüş Yolu, Hayat Kıvılcımı, Ehrenburg’tan Fırtına, Kosinski’den Boyalı Kuş

Buket Özsanat
25 Nisan 2018 Çarşamba
2655 Görüntülenme

Facebook Yorumları

Site İçi Arama
Anket Tümü
Kitap okumanıza en çok engel olan şey nedir?