Yarım Kalan Yürüyüş, Mehmet Eroğlu

Kitap Yorum
Yarım Kalan Yürüyüş, Mehmet Eroğlu

Milliyetçi Cephe, Uzakdoğu’da bir liman, İzmir’de bir yetimhane, 12 Eylül’de bir darbe... Korkut, Sedat’ı arıyor. Savcı soruyor, birileri anlatıyor. Ferzan büyülüyor. Bıçak yarası. Mırıltılar, uğultular, itiraflar. Herkes çektiği acının kölesi. Kurtulmak, unutmaya çalışmak... Sır yok. Hepimiz insanız…

Mehmet Eroğlu, devrimci eylemcilerinin dünyasını anlatmayı sürdürüyor. Ağır yaralı, hüzünlü, öfkeli, ölmeye hazır, romantik kahramanlarının savaşını ve aşklarını ustalıkla resmediyor.

Yine de yapabileceğimiz, kurtarabileceğimiz bir şeyler olmalı. Yarım Kalan Yürüyüş, hayatın başka türlü aktığı bir koyuluğun romanı. Yirminci yüzyıl kurtarıcılara, şövalyelere muhtaç değil mi?

On sekiz yaşındayım ve kendimi küçümsüyorum. Hâlâ varoluşumu anlamlı kılacak, yaşamımı biyolojik bir zorunluluk olmaktan kurtaracak bir açıklama bulabilmiş değilim. Hayatın sırrı nedir?… Açıklamayı soruların ardında aramaktan bıktım.

İletişim Yayınları - 265 Sayfa


Kitap hakkında nasıl bir yorum yapabilirim, nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Çok sevdim, etkilendim, elimden bırakamadım, ara vermeden başladığım gibi bitirdim ve tekrar tekrar okumak istedim.

Mehmet Eroğlu’nun Issızlığın Ortası ve Geç Kalmış Ölü kitapları da muhteşemdi ancak yazarın bu kitabı beni çok daha fazla etkiledi.

Yarım Kalan Yürüyüşte ki karakter analizleri, psikolojik betimlemeleri, kurgusu, olay örgüsü içine çekiyor, alıp götürüyor insanı, okumuyor yaşıyorsunuz… Kitabın her sayfasında yalnızlık, hüzün ve acı saklı…

Birbirinin zıddı iki kardeşin, Ferzan ve Lerzan’ın dünyası, Hasan’ın kurtulamadığı korkuları, Mesut’un arada kalmışlığı, Sedat’ın bencilliği, Asım’ın ezikliğinin tetiklediği hırsı ve tüm bunların arasında yarım kalan bir yürüyüşü bitirmek için çabalayan Korkut’un iç burkan dünyası…

Okunası, tekrar tekrar okunası bir kitap… Yarım Kalan Yürüyüş, 80.Adım adıyla sinemaya  uyarlanmış ve senaryosunu da Mehmet Eroğlu’nun yazdığı film 1996 yılında İstanbul Film Festivalinde En İyi Türk filmi ve Uluslararası Sinema Yazarları ve Eleştirmenleri -Fibresci- ödüllerini kazanmış. Filmi bulamadığım için izleyemedim, bu nedenle buruk kaldı içim.

Kitabı alın ve Mehmet Eroğlu ile yarım kalacak hüzünlü bir yürüyüşe adım atın...

Kitaptan alıntılar

- Acının dili yoktur. İnsan ya da hayvan, farketmez; hepsi aynı biçimde bağırır. Sayfa:38 (Korkut)

- “Ne o?” diyor. “Bir köpekle kıyaslanmak hoşunuza mı gitti?”  “Sevmek konusunda köpekler, çoğu insandan daha beceriklidir,” diyorum. Sayfa:87 (Korkut & Lerzan)

- Her soruna kurtarıcı gözüyle bakmak, bazen bir kurtuluşa varmaktan çok hayata insanlığın sınırları ötesinden bakma ölçüsünü getirir.

- Sır, sır yok. Hepimiz insanız…

- Sürekli bir eksiklik duygusu, zaman zaman akla gelen, uysal bir diş ağrısına benzeyen acı: Unutmak buydu. Genişliği, vücudunun boyutlarını küçülten, başını boşlukta uçuyormuşçasına döndüren rahatsız edici bir duygu gibi algılıyordu. Şaşkın bir sesle güldü. Belki de alışamadığı, adımlarını, gözlerini engellemeyen sınırsızlıktan çok genişlik düşüncesinin sürekliliğiydi.

 

Buket Özsanat
1 Mart 2016 Salı
1737 Görüntülenme

Facebook Yorumları

Site İçi Arama
Anket Tümü
Kitap okumanıza en çok engel olan şey nedir?