
Ölümün çılgın girdabını ve giderek yaklaÅŸan afeti düÅŸünmekten kendimi alamıyorum bir türlü. Kulaklarım iÅŸkence görenlerin çığlıklarıyla çınlıyor. GeçmiÅŸte olduÄŸu gibi ÅŸimdi de, körpe, güzel insan etinin yaralanıp eziliÅŸini, ruhların gururlu gövdelerden vahÅŸice çekilip koparıldığını ve sonra da, Tanrı'nın karşısına fırlatılıp atıldığını görebiliyorum. Biz zavallı insanlar, kendi sonlarımıza iÅŸte böyle ulaşıyor, dünyaya sonsuz barışı ve mutluluÄŸu, katliamla ve yok ederek getirmeye çabalıyoruz.
Sizler metafizikçisiniz. MetafiziÄŸi kullanarak her ÅŸeyi kanıtlayabilirsiniz. Bu böyle olunca, her metafizikçi baÅŸka metafizikçilerin düÅŸüncelerinin yanlış olduÄŸunu kanıtlayabilir, huzur içinde baÄŸdaÅŸ kurup oturabilir. Sizler düÅŸünce dünyasının anarÅŸistlerisiniz. Ve sizler dünyaya çılgınca yön veriyorsunuz. Her biriniz kendi yarattığınız dünyada, kendi hayal ve isteklerinizin yarattığı bir dünyada yaşıyor, içinde yaÅŸadığınız gerçek dünyayı bilmiyorsunuz. Sizin düÅŸüncenizin gerçek dünyadaki yeri, zihinsel sapıklıktan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil.
(..)
Metafizikçi, kalkış noktası olarak kendi öznelliÄŸini temel alıp tümdengelim yoluyla akıl yürütür. Bilim adamı ise deneylerin sonuçlarını kendine temel alarak, tümevarım yoluyla akıl yürütür. Metafizikçi kuramdan gerçeklere ulaşır, bilim adamı gerçeklerden kurama ulaşır. Metafizikçi evreni kendine göre açıklar, bilim adamı evrene göre kendini açıklar.
Biz zavallı insanlar, kendi sonlarımıza iÅŸte böyle ulaşıyor, dünyaya sonsuz barışı ve mutluluÄŸu, katliamla ve yok ederek getirmeye çabalıyoruz.
"Metafizikçi, kalkış noktası olarak kendi öznelliÄŸini temel alıp tümdengelim yoluyla akıl yürütür. Bilim adamı ise deneylerin sonuçlarını kendine temel alarak, tümevarım yoluyla akıl yürütür. Metafizikçi kuramdan gerçeklere ulaşır, bilim adamı gerçeklerden kurama ulaşır. Metafizikçi evreni kendine göre açıklar, bilim adamı evrene göre kendini açıklar."
Onlar, ÅŸu insanlık için havada hayaller yaratmaktan, kendi gölgelerini Tanrı sanmaktan baÅŸka ne yapmışlardır? İnsanları güldürüp eÄŸlendirme konusunda epey katkıları olmuÅŸtur, kabul ediyorum, ama insanlık için yararlı sayılabilecek ne yapmışlardır? YüreÄŸin, duyguların merkezi olduÄŸuna dair felsefe yaparlarken, bu sözcüÄŸü yanlış kullandıysam beni hoÅŸ görün, bilim adamları yüreÄŸin kan dolaşımının merkezi olduÄŸunu keÅŸfetmiÅŸlerdi. Onlar açlık ve vebayı Tanrı'nın afetleri olarak ilan ederken, bilim adamları tahıl ambarlan kuruyor ve ÅŸehirlerde lağım kanalları açıyorlardı. Onlar kafalarında, keyiflerine göre Tanrılar yaratırken, bilim adamları yollar ve köprüler yapıyorlardı. Onlar dünyayı evrenin merkezi olarak tanımlıyorlardı, öte yandan bilim adamları Amerika'yı keÅŸfediyor, yıldızlan ve bu yıldızlan yöneten yasaları bulabilmek için uzay araÅŸtırmaları yapıyorlardı. Kısacası, metafizikçiler insanlık için hiçbir ÅŸey, kesinlikle hiçbir ÅŸey yapmamışlar, bilimin ilerleyiÅŸi karşısında, adım adım geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Bilimsel açıdan kanıtlanan olaylar, onların öznel açıklamalarını yıkar yıkmaz, bu kanıtlanmış olayların tanımını da içine alan ve daha geniÅŸ bir alana yayılan, yeni öznel açıklamalar yumurtlamaya baÅŸlamışlardır. İşte, yüzyıllar da geçse bütün bu iÅŸleri sürdürmekten hiç vazgeçmeyeceklerini düÅŸünüyorum. Baylar, bir metafizikçi sihirbaz bir büyücüdür. Sizin, balina yağı ile beslediÄŸi kürkten bir tanrı yapan Eskimo'yla aranızdaki fark, yalnızca aynı düÅŸünceye birkaç bin yıl arayla sahip olmaktan ibarettir. Bu kadar."
Bir insan profesyonel duygulan için kiÅŸisel duygularını bir kenara bıraktığında, bu, insanın ruhunda bir sakatlık doÄŸurmaz mı?
John Stuart Mill "Özgürlük Üzerine" denemesinde ÅŸöyle yazmıştı: "Yükselen bir sınıfın olduÄŸu her yerde, ahlak kavramının büyük kısmı sınıf çıkarlarından ve sınıfın üstünlük duygularından doÄŸar."
O günlerde oturma odalarını ufak tefek süs eÅŸyaları ve biblolarla doldurmak bir âdetti. İnsanlar, yaÅŸamanın sadeliÄŸini daha keÅŸfetmemiÅŸlerdi. Böyle odalar temizlenmesi için sonsuz emeÄŸin gerektiÄŸi müzelere benziyordu. Toz tanrısı evlerin efendisiydi. Toz tutan sonsuz sayıda eÅŸya ve tozdan kurtulmak için yalnızca birkaç gereç vardı.
O dönemin insanları deyimlerin esiriydi. Köleliklerinin alçaklığını, bizim akıl ve havsalamız almaz. Sözcüklerde hokkabazların yaptıklarından daha fazla büyü vardı. Kafaları o kadar ÅŸaÅŸkın ve karmaşıktı ki tek bir sözcüÄŸün söylenmesi bile, bir yaÅŸam boyu süren ciddi araÅŸtırmaları ve bunun sonucunda ulaşılan düÅŸünceleri genel bir ÅŸekilde olumsuzlayabilirdi. Bu sözlerden biri de 'Ütopik' sözcüÄŸüydü. Bu sözcüÄŸün sadece söylenmesi bile, ne kadar insani ele alınırsa alınsın, ekonomik ıslahı ve yenilemeyi savunan herhangi bir tasarıyı lanetlemeye yeterdi.
Patentli ilaçlar patentli yalanlardı, ama ortaçağın muska ve büyüleri gibi insanları aldattı. Bu ilaçların muska ve büyülerden tek farkı, daha zararlı ve daha pahalı olmasıdır.
Emekçiler ordusunun önderlerini satın alma yöntemi, sınıf mücadelesi kadar eski bir numaradır. Zavallı ihanete uÄŸramış emek! Eski iÅŸçi liderlerinin benzer yollarla nasıl satın alındıklarını bir buseydin. Bütün ordusuyla savaÅŸmak yerine, bir generali satın almak ucuza, çok ucuza mal olur.
Söylediklerinin tek bir sözcüÄŸü bile gazetelerde yayımlanmayacaktır. Editörleri unutuyorsun. Onlar, uyguladıkları politikaya göre maaÅŸ alıyorlar. Uyguladıkları politika ise, kurulu düzene karşı hiçbir ÅŸey yazmamak. Piskopos'un konuÅŸması, kurulu ahlak düzenine yapılmış bir saldırıydı. Daha fazla konuÅŸmasını engellemek için apar topar kürsüden indirildi. BirleÅŸik Devletler basını mı? Kapitalist sınıftan geçinen asalak bir hayvan. Görevi, kamuoyuna yön vererek egemen sınıflara hizmet etmektir ve bu iÅŸi de olaÄŸanüstü bir baÅŸarıyla gerçekleÅŸtirir.
Bu kargaÅŸanın ortasında, olaÄŸanüstü güven ve huzuruyla oligarÅŸi denilen canavar bütün korkunçluÄŸuyla ölüm saçarak boy atıyordu. Demir eli ve demir ökçesiyle, bu kaynaÅŸan milyonlarca yaratığın üstüne basıyor, bu kargaÅŸadan bir düzen yaratıyor ve her bir kaostan, kendi temelini ve yapısını daha da saÄŸlamlaÅŸtırarak çıkıyordu.
Kamu çıkarlarına iliÅŸkin sorunlar, önce geleneksel törenlere uyularak uzun uzun tartışılıyor, sonra hasıraltı ediliyordu. Yapılan tek iÅŸ, oligarÅŸinin buyruklarına anayasal kılıflar bulmaktı.
Bu yasa tasarısına olumlu oy vermeyeceÄŸinizi biliyorum," diye devam etti Emest. "Çünkü efendilerinizden bu yönde bir buyruk aldınız. Ve yine de bana 'anarÅŸist' diyorsunuz. Halkın hükümetini yok eden sizler, kan kırmızı uÅŸak üniformanızı, utancınızı bile saklamaya gerek görmeyen sizler, bana 'anarÅŸist' diyorsunuz. Cehennem ateÅŸine inanmıyorum, ama böyle anlarda inanmadığım için piÅŸmanlık duyuyorum. Hayır, böyle anlarda neredeyse inanacağım geliyor. Mutlaka bir cehennem olmalı, çünkü sizin iÅŸlediÄŸiniz cinayetleri cezalandırmak için daha uygun bir yer düÅŸünemiyorum. Siz var olduÄŸunuz sürece, evrende bir cehenneme mutlaka ihtiyaç vardır.
Kitap yorumu için tıklayınız