Yaşanan her serüven insan hayatında eksik kalan bir resmin tamamlanmasıdır. Sayfa:41
Gerçek, insanın dünyayı nasıl düşlediğidir, ama hiçbir şey zaman kadar gerçek değildir. Çözümler hep zamanın içinde saklıdır, zaman korkulacak tek gerçektir. Çünkü insanların unutmak için çıldırdıkları iki büyük gerçeği bağlar birbirine. Doğum ve ölüm, sanki Tanrı zamandır. İşte Asteğmen, insanlar o iki gerçeğin arasına gerilen incecik ipin üstündedirler ve bütün çırpınışları ipten düşmemek içindir… O ip durmadan kısalır, insanlar birbirlerini boğazlar. İki uç birleşinceye kadar sürer bu boğazlaşma. Sayfa:42 (Papaz)
Bir şeye inanmak? İnanç; içinde sonsuz tartışmalar, ansızın gelen acılar ve korkular barındıran o sözcük. Papaz, ‘Nefret etsen de dünyanın bir şeylere inanan insanlarla var olduğunu kabul etmelisin,’ demişti. Gerçek bu mu, yoksa inanç insanların kendilerine eziyet etmek için buldukları bir tür ceza mı? Sayfa:74
“Bizler aslında hayvanız,” diyor. “Hem de en kötüsü, pençe yerine parmaklarına demirden ölümler kuşanan bir türden. Sanki Homo-Homicidus. Yani öldürmek içgüdüsüyle öldüren cinsten. Biliyor musunuz ki, doğada hiçbir canlı kendi türünden olanları salt öldürmek amacıyla öldürmez. Ama biz insanlar bunun binlerce yolunu keşfettik. Kurşundan, nükleer silahlara kadar. Aslında korkağız. Ve bu doğanın içinde korkunç bir ürkeklik içindeyiz." Sayfa:240
Her şey seni apansızın yakaladı. Kendini tanımak gibi bir dehşeti yaşadın. Kolay değildir. Yüreğindeki vahşet seni cesur biri yapmıştı. Daha korkuncu, seni senle bıraktılar. Karar ver, dediler. Tanrı yerine koydular seni. İğrenç, ama gerçek. Gerçek seni aldattı. Tuzağa düştün, o et yığınını, iblis dediğin beynini suçlamakla çözülmez bu kargaşa. At o soruları beyninden. Bu denli çok soru seni yakıyor. Tıpkı bir cam gibi donuk ve saydamsın, kulağından hiç eksilmediğini söylediğin o sesler yere düşerken kopardığın şangırtı belki de.. Sayfa:43
Senin neyin eksik, biliyor musun? Kökün, senin kökün yok. Bütün hayatın boyunca da hiç kök salmayı düşünmedin. Savrulup gidiyorsun. Hep bir duman yığınını tutmak istedim sanki. Yanımdaydın, ama bir türlü ellerimin arasına girmedin. Sayfa:70
Sorumluluk, Bu işe girmemizin nedeni içimizde duyduğumuz sorumluluktur, insan, insan olmanın sorumluluğu. İnsan olmak, içimden bir yerden, acıtıyor beni. Sayfa:76 (Zafer)
(..)çıldırmaktan neden bu kadar korkuyorsun? İnsnaları Everest'in tepesine, tropikal ormanlara, kutuplara sürükleyen bu duygu değil mi? Kaygılanma, sandığın kadar korkutucu değildir çılgınlık. Sayfa:82 (Doktor)
(...)hayat, insanlığın içine düştüğü kuyudan kurtulma çabasıdır. İnsanlara verilen küçücük bir fırsat, bir eylem fırsatı. Sayfa:106 (Ayhan)
Bu gezegen üstünde yapayalnızım. Sayfa:107 (Ayhan)
Kendi kendini zehirleyen, kurumuş bir böcek gibi yok olmak! Hayat ya da ölüm... Seçmek benim elimde. Hangisi peşinden sürükleyecek beni?.. Sayfa:117
Sen seçimini yapmadın, Asteğmen. Hala ince ve keskin bir bıçağın sırtında her an bozulabilecek bir dengeyi sürdürmeye çalışıyorsun. Bir gün mutlaka düşeceksin. Düştüğün yer de sonundan başka bir yer olmayacak. Sayfa:122 (Doktor)
Sorumluluktan vazgeçmem, Doktor. Bazı geceler şu pencereden gökyüzüne bakıyor ve yıldızların çokluğundan dehşete düşüyorum. İnsan olmak btün evrenin sorumluluğunu içinde duymak demektir. Sorumluluğu duyan tek insan olsan da, tek başına kalsan da vazgeçmemelisin. Sayfa:123 (Ayhan)
İngilizler, EKOA'cılar, sizler, bizler, küçük ayrıntılarız hepimiz. Dünyanın bir günlük, bir yüzyıllık, bir milyon yıllık dönüşünün yannda ne önemimiz var ki? Ölmek, öldürmek, var ya da yok olmak, kısacık bir süreye sıkıştıkça neyi değiştiriyor bu Allah'In belası kürede? Evet, Papaz Efendi, sen, ben ve her şey bu kadar küçük ve önemsiz bir ayrıntıyken inancın yararı ne? Küçük şeylerin büyük inançları olmaz... Sayfa:201 (Ayhan)
İkimizde bu gezegenin üstünde kaybolmuş iki insandık. Sayfa:215 (Ayhan)
İnsanlıkta inanılacak hiçbir şey kalmadı. Öyle bir insanlığın malıyız ki, değer verdiği bütün kavramlar kanla yıkanmış, barış diyerek açtığı bütün yollar kan göllerine dönüşmüş, mutluluk diye sunduğu her şeyin gölgesi ölümle damgalanmış. Ben bir sona yaklaştım. Sürüp giden bu anlamsızlığı, mantığımın içine sığdıramadığım hayatı sona erdirecek bir çözüme vardım. Beynimi ortadna kaldırmalıyım. Küçültmek, varlığını hayvanların içgüdülerine yetecek kadar basitleştirmek elde olsaydı bir sorun kalmayacaktı. Sayfa:302 (Ayhan)