"kitaplarda kaybolup, kitaplarla varolmak"
Platon’a göre aptallar güzel ve iyi olman için, ilahi mutluluk için çabalamaz çünkü hallerinden memnundurlar. Bilge olanlar da bunlar için çabalamaz çünkü onlara zaten sahiptirler. Sadece aptallık ile bilgeliğin tam ortasında duranlar, yani sen ve ben ve sabırla kırmızının yeşile dönmesini bekleyen diğer herkes Eros’un okunu algılayacak durumdadır.
Çocuğun bu metaneti orada bulunanların kalbini parçalıyordu. Zaten, bir felakete sükûn ve itidalle tahammül edenlerin manzarası, o felaket için ağlayıp çırpınanların manzarasından çok daha korkunç ve ezicidir. Kuru ve sabit gözlerin arkasında nasıl bir ateşin yandığı; yavaşça kalkıp inen göğsün içinde nelerin kaynadığı bilinmediği için, insan mütemadi bir ürkeklik ve tereddüt içinde üzülür...
Rus esirler, arazinin öteki ucunda çalışıyordular. Neubuer’in bulunduğu yerden, esirlerin öne doğru eğik siluetleri ve süngüsü gökyüzüne saplanacakmış gibi duran nöbetçi görülüyordu. Nöbetçi sadece usul gereği orada bulunuyordu. Zira Rusların kaçacağı yoktu.
Yeni sevkiyat öğleden sonra geldi. On beş bin kadar insan, dağı tırmandı. Arkalarında umulduğundan daha az sakat vardı. Uzun süren yolda yürüyemez hale gelenler birkaç kurşunla öldürülüvermişti. Yeni gelenlerin teslim alınması uzun sürmedi. Teslimi yapacak olan birlikte gelmiş SS’ler, yola çıkarken sayıdan indirmeye unuttuğu birkaç düzüne ölüyü de yutturmaya çalışıyordu.
Bir tren dolusu asker, hiçlikten kurtulmuş bir yığın dönüş yolcusu ve bir yığın bekleyiş ve umut, kente gittikçe daha fazla yaklaşıyor.
Şimdiye kadar tesadüf ettiğim insanlardan bir tanesi benim üzerimde belki en büyük tesiri yapmıştır. Aradan aylar geçtiği halde bir türlü bu tesirden kurtulamadım.
Antik diller öğretmeni Raimund Gregorius lisede ders sırasında ansızın sınıftan çıkar, duyduğu Portekizce bir kelimenin büyüsüne kapılarak yaşadığı şehri, düzenli hayatını terk eder.
yi başlayan, güzel giden çocukluk döneminin, bir kaza sonucunda acılara, ihanetlere gömülmesi... Zincirleme gelişen olaylar, biriken intikamlar, paraya tapan insanlar, satılan, satın alınan hayatlar.
Artık özgür olduğumu düşünüyordum. Gözlerimi kapatıp yalnızca ne kadar özgür olduğumu düşündüm. Oysa özgür olmanın ne anlam ifade ettiğini, henüz tam olarak anlayabilmiş değildim.
Henüz ölmemişsen yaşamana bakacaksın, çünkü yarın bir de bakmışsın ki ölüp gitmişsin! Tıpkı benim daha bir gün önce ölümle burun buruna geldiğim gibi! İnsan yaşamı dediğin şey, sonsuzlukla karşılaştırılınca bir saniyecikse, acı çekmeye değer mi hiç
Goethe ne güzel demiş; “Bir semtin sokak hayvanları sizden kaçmıyorsa, orada yaşayın. Çünkü komşularınız güzel insanlardır.”
Arthur Schopenhauer 22 Şubat 1788 doğumlu Alman filozof, yazar ve eğitmen. Schopenhauer, Alman felsefe dünyasındaki ilklerdendir ve dünyanın anlaşılmaz, akılsız prensipler üzerine kurulu nedenselliklerinin olduğunu söyleyerek dikkatleri çekmiştir.Ayrıca Schopenhauer, Nietzsche'nin ilk akıl hocasıdır.
“Utanç”, Güney Afrikalı yazar John Maxwell Coetzee’nin 1999 yılında yayımlanan ve aynı yıl Man Booker Roman Ödülünü alan kitabı. 2001 yılında, İlknur Özdemir çevirisiyle Can Yayınları tarafından Türkçeye kazandırılan eser, 2008 yılında Steve Jacobs tarafından sinemaya uyarlanmış. (Disgrace)
George Orwell kitapları gerek anlatımı, gerek işlediği konu itibariyle, güncelliğini yitirmeyecek ve hayatın her döneminde tekrar tekrar okunabilecek bir yapıya sahiptir. “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”ü ilk okuduğum zamandan bu yana yıllar geçti ve zihnime kazınan sahneleriyle “Hayvan Çiftliği” ile birlikte kitaplığımda özel bir yer edindi.