Kafka - Babaya Mektup

Kitap Yorum
Kafka - Babaya Mektup

Babaya Mektup ilk olarak Milena’ya Mektupları okurken dikkatimi çekmişti. Kafka Milena'ya, babasına bir mektup yazdığından bahsediyordu.  

Babasının çok fazla etkisi altında kaldığı, ondan korktuğu, otoriter bir baba karakteriyle büyüdüğü bilinen Kafka, babasına bir mektup yazdıysa ve bu mektup yayınlandıysa mutlaka okunmalı diye düşünüp, Kafka yolculuğumu Babaya Mektup ile sonlandırmak istedim.

Tek bir mektuptan oluşan ince bir kitap olan Babaya Mektup, Kafka’nın babasına yazdığı mektup dışında, Biyografik arka plan, Babaya Mektup’un oluşumu ve işlevi, Babaya Mektup ve alıcısı Hermann Kafka başlıklı bölümleri de barındırıyor içinde.

Mektubun daha ilk satırlarında korkusunu, tedirginliğini en açık şekliyle ifade eder Kafka, yazarken bile yeterince açık olamayacağını dile getirir.

“Geçenlerde bir kez, senden korktuğumu öne sürmemin nedenini sormuştun. Genellikle olduğu gibi, verecek hiçbir cevap bulamadım, kısmen tam da sana karşı duyduğum bu korku yüzünden, kısmen de bu korkuyu gerekçelendirmek üzere, konuşurken toparlayabileceğimden çok daha fazla ayrıntı gerektiği için. Ve şimdi burada sana yazılı bir cevap vermeyi deniyor olsam da, bu fazlasıyla eksik kalacaktır, çünkü bu korku ve onun etkileri senin karşında yazarken de ket vuruyor bana ve dahası meselenin büyüklüğü, hafızamın ve aklımın sınırlarını çok aşıyor.”

Mektup 1919 yılında Franz Kafka ile babası Hermann Kafka arasında yaşanan bir çatışmaya dayanır. Kafka 1918 kışında tanıştığı Julie Wohryzek ile evlenmek ister. Hermann Kafka Julie Wohryzek’in geldiği yoksul koşulları gerekçe göstererek bu evliliğe şiddetle karşı çıkar ancak Kafka ile Wohryzek’in nişanlanmasına mani olamaz. Hermann Kafka dışında, Kafka’nın yakın arkadaşı Max Brod da bu evliliğe sıcak bakmaz. Julie Wohryzek’in kuşkulu üne sahip bir kadın olduğunu söyler. 1919 Ekim’in de nişanlanan çift, Kasım ayında evlenmeyi planlasalar da, bu evlilik hiçbir zaman gerçekleşmez.

Kafka, Julie Wohryzek’le tanışmasının etkisi altında, Schelesen’de kaldığı dönem hakkında şu değerlendirmeyi yapar: "neşeli bir zaman geçiriyorum (kaba bir hesapla son beş yılda, şu son birkaç haftadaki kadar gülmedim)"

10 ve 14 Kasım tarihleri arasında yazdığı tahmin edilen, elyazısıyla 100 sayfayı aşan mektubu, gerçekleşmeyen evliliğin etkisiyle Julie Wohryzek’le tanıştığı yerde yazar. Bu evliliğin gerçekleşememe nedeni olarak babasını gösterir. Karakterinin şekillenmesinde, yaşadığı olayların tamamında babasını suçladığı gibi.  Satır aralarında, babasının farklı bir yapıya sahip olması durumunda da kendisinin yine zayıf, ürkek, kararsız, huzursuz bir karakter olacağını da kabul eder.  Babasının zaten olacak bir şeyi daha da güçlendirdiğini söyler.

Bir yandan babasını suçlayan Kafka, diğer yandan babası gibi olamadığı için kendini suçlar. Hem eleştiri, hem de özeleştiri mahiyetinde olan Babaya Mektup, Kafka’nın çocukluğuna da ayna tutar.

“Senin saf bedenselliğin bile eziyordu beni.”

Kendini “hiç” olarak nitelendirir Kafka. Bunda babasının davranışlarının yanı sıra, kendi hissettiklerinin de payı vardır. Babasının cüssesi, güçlü, iri vücudu yanında ezik hisseder kendini. O sıska, güçsüz bir yapıya sahiptir. Vücudundan utanır.

 “Kendimi acınılası bir halde görürdüm, üstelik yalnızca senin önünde değil, tüm dünyanın önünde, çünkü sen benim için her şeyin ölçütüydün.”
“Bir keresinde gece vakti durmadan su diye mızırdanıyordum, kuşkusuz susuzluktan değil, belki kısmen sinirlendirmek, kısmen de kendimi oyalamak için. Birkaç sert tehdit fayda etmeyince, beni yatağımdan almış, sahanlığa taşımış ve geceliğimle kapalı kapının önünde kısa bir süre yapayalnız bırakmıştın. (…)kendi doğam gereği hiçbir zaman doğru ilişki içine sokmayı başaramadım. Yıllar sonra bile, o dev adamın, babamın, en yüksek merciin neredeyse hiçbir neden olmaksızın geleceğini ve gece yarısı beni yatağımdan çıkarıp sahanlığa taşıyacağını, yani onun gözünde böylesi bir hiç olduğumu düşünerek azap çektim.”

Babasının kendilerine hiçbir zaman fiziki şiddet uygulamadığı belirten Kafka, babasının kendisini sözleriyle dövdüğünü söyler. “Seni balık gibi parçalarım” diye bağırması, yapmak istediği her şeyde başarısızlığa uğrayacağını söylemesi onun kendini daha da değersiz hissetmesine yeter. Babasının onu dövebilecekken dövmemesi bile ona korkunç gelir. Yapabilecek güce sahipken yapmıyor oluşunu, babasının bir lütfu olarak nitelendirir. Borçlu ve güçsüz hisseder kendini.

Kendisinin bir insana küçük bir ilgi duymasının bile babasının onu karalamasına, aşağılamasına yettiğini söyleyen Kafka, tiyatrocu Löwy gibi masum bir çocuğu, babasının onu hiç tanımadığı halde korkunç bir tavırla haşarata benzetmesinin etkisinde kalır ve “Beni çocukça sevgiden ve minnettarlık duygusundan yoksun olmakla suçladığında, hep bunu çıkaracağım karşısına.” der. Babasının tüm tavırlarının yükünü omuzlarında taşıdığı gibi, bu duygunun yükünü de alır omuzlarına, yıllar boyu atamaz üzerinden.

Yazdığı kitapları babasına verdiğinde özgür hisseder kendini, babasına karşı bir zafer kazandığını düşünür. Yazdıklarının babasıyla ilgili olduğunu söylediği bölümde baba özlemini de vurgular Kafka: “Yazdıklarım seninle ilgiliydi, orada senin göğsünde yakınamadıklarımdan yakınıyordum yalnızca.”

Kendisini sürekli hasta, güçsüz, değersiz, çiğnenmiş hisseden Kafka, boyunun uzamasıyla bile başedemez. Sürekli bir hastalık kuruntusunun içinde geçirir tüm yaşamını, ta ki gerçekten hastalanana dek. Evliliğe karar verdiği dönemlerde daha da çok hasta hisseder kendini. Geceleri uyuyamaz, evlilik düşüncesi kabusa dönüşür. Başarısız olmaktan korkar.

Evlenememesinin sorumlusu babası mıdır, yoksa babasına benzemediği için mi evlenmez?

“Evlenmek, bir aile kurmak, gelecek tüm çocukları kabullenmek, onları bu güvensiz dünyada yaşatmak ve hatta biraz da yol göstermek, benim inancıma göre bir insanın başarabileceği en yüce şeydir.” der ama hemen akabinde mutlu gözüken evliliklerin bile ne kadar başarısız olduğunu düşünür. Kendini zihinsel açıdan evliliğe yatkın hissetmez.

Evliliği bir yandan bağımsızlık olarak görürken, diğer yandan evliliği babasıyla ilişkilendirip evlenmenin onu bağımsızlaştırmayacağını söyler.  Babasıyla ilişkisi olan her şey tutsaklıktır ona göre.

Babasını bu kadar suçlamasına rağmen onun evliliğine özenir Kafka. Çocuklar haricinde örnek bir evlilik olarak nitelendirir anne ve babası arasındaki ilişkiyi. Babasının güçlü, kendine güvenen, çalışkan, azimli karakterine rağmen çocuklar konusunda başarısız olduğunu düşündükçe, daha da uzaklaşır evlilik fikrinden.

“senin bile evlilikte zorlu bir mücadele vermek zorunda kalmış olduğunu ve hatta çocukların karşısında başarısızlığa uğradığını görürken, bir de evlenmeye kalkıyordum.”

Babası bile başarılı olamadıysa, o, güçsüz karakteriyle nasıl başa çıkabilir ki evlilikle? Kendisi gibi bir çocuğun, kendisi için dayanılmaz olacağını söyler. Böyle bir çocuğa sahip olursa, kaçacağını, vazgeçeceğini, hiçliği tercih edeceğini belirtir.

***

Evlilik, çocukluk, aile ilişkileri, iş yaşamı, duyguları, korkuları, çelişkileriyle Kafka’nın iç dünyasına kısa ama derin bir yolculuk Babaya Mektup.

Kafka'yı daha iyi anlamanızı sağlar mı, bilmiyorum. Ancak Kafka’yı anlamaya çalışmak ya da anlamaktan vazgeçmek için mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum. 

Kafka'nın okuduğumuz diğer kitaplarına aşağıdaki linklerden ulaşabilrsiniz.

Dava
Dönüşüm
Şato
 

Buket Özsanat
28 Ocak 2017 Cumartesi
3529 Görüntülenme

Facebook Yorumları

Site İçi Arama
Anket Tümü
Kitap okumanıza en çok engel olan şey nedir?